Hakkımda

Fotoğrafım
Çaylarınızı kapıp gelin ve sizinle güzelce bir muhabbet kuralım. Hayattan birazcık kopmaya hakkınız olsun değil mi? Bakmayın sayfamda çok aktif olamadığıma ama siz gelirseniz eğer, bu sayfamda daha çok aktif olmamı gereltirecek ve işte o zaman beraberce bir şeyler başarmış olacağız. Dikkat edin; biz diyorum, ben değil! Çünkü bu sayfayı ben oluştursam bile sizsiz hiç bir şey başarılı olamaz. Unutmayın ki, ilk başta ben bu sayfayı kendim için kurmuş olsam da, daha sonra paylaşacak kimsem olmadığı için bana hiç bir yararı olmadı. Bu yüzden size ve paylaşacaklarımıza ihtiyacım var. Haydi o zaman, daha ne bekliyorsunuz! Bir çay koyup gelin yanıma, daha paylaşacak bir çok şeyimiz var. :)
yakıcı sır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yakıcı sır etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2019 Pazar

24 MAYIS CUMA TARİHİ TELAFİ GÜNÜ... SÖZÜMDE DURDUM...

TELAFİ GÜNÜ KONU BAŞLIĞI SIKINTISI

Merhaba Canlarım...
Nasılsınız? Ben iyiyim. Çünkü size verdiğim sözü tutuyor ve daha önce ayarladığım yazı gününde bir paylaşım yapamadığım için telafi yazısı günü yapıyorum. Umarım bu günü gelenekleştirmem. Yoksa sürekli telafi yazıları olur ve benim blog planları yine düzenden kopup bağımsızlıklarını ilan ederler. Bunu istemem.
Aslında bugün telafi günü yapmama rağmen sizinle ne paylaşacağıma karar vermedim, henüz. Daha önce ayarladığım konu başlıklarını da ileriki tarihlere erteledim ve o yüzden şimdi sizinle sıfırdan bir konu bulmamız gerekiyor.  Neyse ki çok düşünmeye gerek yok, çünkü ay sonu geldi ve ben her ay sonunda o ay içinde okunan kitap listemi instagram üzerinden paylaşırdım. Şimdi de bu listeyi burada sizlerle paylaşacağım ve bu sefer hakkında konuşmadığımız kitaplarla da ilgili konuşabiliriz.

MAYIS AYI İÇİNDE OKUDUĞUM KİTAPLARIN LİSTESİ

Aslında bu ay az kitap okumuşum ve bunlar arasından da en çok klasik eserlere öncelik tanımışım. Bu ay toplamda altı adet kitap okumuş bulunuyorum ve bunlardan dördü klasik ve modern klasik eserler. Diğer ikisinden biri bilimkurgu tabanlı ve bir diğeriyse de fantastik bir eser.
O zaman bu ay okunan ilk kitabımızla başlayalım listemize...


Genç Werther'in Acıları

1. GENÇ WERTHER'İN ACILARI - GOETHE 

Bu kitap hakkında bir şeyler söylemeye gerek var mı ki? Kitap zaten yazıldığı günden, bugüne kadar kendini yeterince tanıtmış ve kaç yüzyıllar aşmış bir eser. Ama ben klasik eserleri de okumayı sevmeme rağmen, bu kitabı okurken bir parça sıkıldım. Neden? Bilinmez. Belki kurgunun içine tam giremedim, belki olayları tam anlayamadım ve belki de kitaba adapte olmakta sorun yaşadım. Belki de hepsi... Ama sonuç itibariyle ben bu kitabı okumaktan keyif alamadım açıkçası ve okurken gerçekten sıkıldım. Hatta bir ara yarım bıraktım ama sonra bunu kendime yediremedim ve kitaba devam edip kitabı bitirdim. Ama yine de bu kitaba daha ilerleyen yaşlarımda bir fırsat daha vereceğim. Çünkü kitap okurken zaman içinde öğrendiğim bir şey varsa o da; klasik eserlerin yaş olgunlaştıkça daha iyi anlaşıldığıdır. O yüzden bu kitaba da bir iki yıl tanımaya karar verdim.



2. YAKICI SIR - STEFAN ZWEİG

Yakıcı Sır
Yine bir Zweig kitabı bu ay okudum. Aslında bu ay iki tane Zweig okudum ve onu da bir diğer maddede
göreceksiniz zaten. Ayrıca elimde olan Zweig kitaplarını aylara bölüp hepsini okumaya çalışıyorum ve bu aydan sonra elimde okunmayan Zweig kitabı bir tane kalmış olmalı, yanılmıyorsam o da; Gömülü Şamdan olsa gerek. Bu ay ise okuduğum ilk Zweig kitabı, Yakıcı Sır ve daha önce okuduğum Zweig kitaplarından biraz farklı geldi bana. Farkı ise bu kitapta biraz daha hareketlilik olması ve kişilerin iç dünyasının yanında dış dünyayla da ilgilenmesi olabilir. Yani bu kitap çok da durgun değildi ve bu hava kitaba güzel oturmuştu. Sanırım Zweig'in en beğendiğim kitaplarından oldu kendisi. Kitaptaki esas olay, on iki yaşındaki bir çocuk ve çocuğun annesiyle ufak bir flört yaşamak isteyen bir Baron'un bu çocuğu kullanması üzerine kurulmuş. Çocuk tam olarak Baron ve annesi arasında ne geçtiğini anlamasa da annesi ve Baron'u bir arada görmeye dayanamıyor ve onları kıskanmaya başlıyor. Olaylar bu şekilde gelişmeye başladı ve sonu bana göre biraz garip ve biraz sarsıcıydı. Aşağıya son sayfalardan bir alıntı bırakıyorum ve sonra bir diğer Zweig romanı olan, Satranç'a geçiyorum.

Çocuk, onu fayda getirmeyecek bir maceradan kurtardığı için annesinin de kendisine ne kadar minnet duyduğunu bilmiyordu.

 

 

 

3. SATRANÇ - STEFAN ZWEİG

Satranç
Geldik bu ay okunan diğer bir Zweig kitabına... Satranç kesinlikle kurgusu olsun, anlatımı olsun, olayların bağlamı olsun yani kısaca her şekilde okuduğum en iyi Zweig eseriydi. Bir kere kitabın kurgusuna bayıldım. Olaylar nereden, nereye bağlandı, bir görseniz! Zaten kitap kendini acayip bir merakla okutuyor. Tamam, kitap yine durgun ve kahramanın iç dünyası yine ön plandaydı ama bu yine de merakla sayfaları çevirmenize engel olmuyor, en azından ben de olmadı. Ah, "Bu kitabı nasıl anlatacağım?" noktasında hep takılıyorum. Çünkü bu kitabı anlatmak benim için gerçekten zor. Tekrar ediyorum, o kadar iyi bir kurgusu var ki, ben anlatamıyorum. O yüzden, kesinlikle okumanız gereken eserlerden ve eser kesinlikle sizi ve beyninizi psikolojik olarak sınıyor. Siz direkt alın okuyun bence. Zaten fiyatı da her bütçeye uygun bir kitap. Zaten İş Bankası Kültür Yayınları genelde uygun fiyatlarla satıyor kitapları, çok uçuk fiyatları yoktur yani. O yüzden bu kitabı almak için sepetinize atıverin.



4. MUHTEŞEM GATSBY - F. SCOTT FİTZGERALD

Muhteşem Gatsby
Listeyi yarıladık be canlar ama bu ay okuduğum klasik eserler daha bitmedi. Yine de şimdi bu ay okuduğum son klasik esere geldik, rahatlayabilirsiniz. Artık Muhteşem Gatsby ile ilgili de biraz konuştuktan sonra klasiklerden bir parça uzaklaşabileceğiz. O zaman hemen geçelim mi, Muhteşem Gatsby'e? Bu kitap başından sonuna bana şok üstüne şok yaşattı. Kitabın içindeki her olay, hiç beklemediğim şekillerde gerçekleşti ve hiç beklemediğim şekillerde son buldu. Kitabın sonu harbi vurucuydu ama böyle bir kitap içinde başka bir son yazılmazdı. Yani bu kitap harbi bitmesi gerektiği gibi bitti bence. Yazarın dilini aşırı beğendim ve benim Fitzgerald'dan okuduğum ilk kitaptı, Muhteşem Gatsby ve olay örgüsünden kurgusuna, görünenlerden öngörülmeyenlere kadar harika bir kitaptı. Okurken aşırı keyif aldığım klasik eserlerdendi. Bence okuyun ve Gatsby ile siz de tanışın. Gatsby gerçekten de Muhteşem...

GÜNCELLEME: Aslında yanlış yazmışım canlar, bu kitap benim Fitzgerald'tan okuduğum ilk kitap değilmiş. Daha önce aynı yazarın Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesini okumuştum ve o kitabını da çok beğenmiştim. O kitapta da yine çok hoş bir dil ve anlatımı vardı.



5. EREBOS - URSULA POZNANSKİ

Erebos
Bu kitap instagramdaki kitap kulübümüzle beraber her ay ortak bir kitap okuma etkinliğinin mayıs ayı kitabıydı ve harikaydı. Bilimkurgu tabanlı, bir bilgisayar oyunuyla ilgili bir kitaptı. Kurgusu gayet başarılı, dili son derece akıcı, her sayfası merak uyandırıcı ve sarsıcı bir son... Kitabın konusuna girmiyorum canlar. Çünkü daha önceki bir yazımda bu kitapla ilgili spoilerlı bir inceleme yaptım ve blogda paylaştım. Ayrıca o yazımda, nereden sonra spoilerlı bölüm var, onu da belittim. O yazıya cümlenin sonundaki emojiden ulaşabilirsiniz. 💞 Ayrıca bu kitapla ilgili istagrama da bir yorum girdim, yine o yoruma da bu cümlenin sonundaki emojiden okuyabilirsiniz. 👀 Son olarak söyleyeyim ki, bilimkurgu seviyorsanız kitabı kaçırmayın ve okuyun. Ayrıca kitabı okumak için bilgisayar oyunu sevip sevmemeniz bir önem teşkil etmiyor. Çünkü bizzat tecrübeyle sabit ve ben bilgisayar oyunlarından pek haz etmeyen biri olarak yine de kitabı bayıla bayıla okudum.



6. EJDERKANADI - MARGARET WEİS/TRACY HİCKMAN

Ejder Kanadı
Ejder Kanadı'yla beraber listemizin sonuna gelmiş bulunuyoruz artık. Ama ne son, ne son! Bu kitap bir efsane, efsane! Okuyun. Direkt okuyun yani. Ne söylersem söyleyeyim bu kitap hakkında, hep bir şeyler eksik kalacak. İlk olarak, bu kitabın Ölüm Kapısı Serisi'nin ilk kitabı olduğunu söylemekle işe başlayayım ve seri efsane... Şu ana kadar okuduğum, konusu en orjinal olan kitaplardan. Size gönül rahatlığıyla diyebiliyorum ki, böyle bir kitap daha önce okumadınız. Gerçekten orjinal, gerçekten farklı. Ağzınınzda değişik bir tat bırakacak bir fantastik seri arıyorsanız, bu seri işte tam sizlik. Yalnız tek bir sıkıntısı var o da kitapların basımı yok ve şu anda piyasalarda çok ender bulunuyor. Hatta direkt sahaflarda bulunuyor ve uçuk rakamlarla satılıyor. Ama diyebilirim ki, bu seriye değer canlar. Bulursanız, kaçırmayın. Alın, hemen alın ve okumaya başlayın. Benim gibi efsane bir maceraya çıkın. Seride geçen dört farklı dünyalara ziyaretlere gidin, oradaki kahramanlarla yan yana yürüyün. Onların dertleri derdiniz, sevinçleri sevinçleriniz olsun. Çünkü kitap bunu size sağlıyor. Kitabı okurken sanki oradaki kahramanların yanındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Yazarlar o kadar güzel tasvir etmişler ki her şeyi, adeta gözünüzle görüyorsunuz o dünyayı. Kitapla ilgili daha önce bloga bir yorum gibi bir yazı ve bir de alıntıların olduğu bir yazı koymuştum. Bu cümlenin sonuna koyacağım ilk emoji yoruma gidiyor, ikincisi de alıntıların olduğu yazıya gidiyor, bunları da okuyabilirsiniz. 💭 💬 Bunlardan hariç instagram hesabıma da ufak bir yorum girdim. Ona da yine cümlenin sonundaki emojiden gidebilirsiniz. 💝 Serinin konusunu anlatmadım, artık o da serinin diğer kitapları hakkında gireceğim yazılara kalsın.


VE AY BİTER...

Böylelikle bugün de mayıs ayında okuduğum bir birinden güzel ve efsane altı kitabımı sizle paylaşmış oldum. Artık kısmet hazirana... Haziranda okuyacaklarımda çoktan belli oldu zaten. Tabi ki, ilk olarak Ölüm Kapısı Serisi'ni bitirmem gerekiyor, daha okunacak altı kitabı var serinin ve bunun yanında kitap kulübümüzün haziran ayı için seçtiği Brandon Sanderson'ın Elantris adlı kitabı var. Kulübümüzün, katılmak isteyen herkese kapısı açıktır dostlar. Bunun için sadece instagramdan @burcununkitaplari adlı hesabı takip etmeniz ve aylık listeyi istemeniz yeterli olur. Tabi isterseniz ben de buradan yardımcı olurum ve aramıza yeni katılan her kişi bizi çok sevindirir ve aşırı mutlu eder. Unutmayın burada sıcacık karşılanırsınız. Bu ufak hatırlatmaları ve bilgileri verdikten sonra. Artık ben kaçıyorum. Yarın (umarım) görüşmek üzere diyelim o zaman...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

6 Mayıs 2019 Pazartesi

BİRİSİ YALNIZLIK MI DEDİ? HAYIR MI? O ZAMAN PARDON, YANLIZLIK DİYEN BENMİŞİM.

SUÇUM KANITLANANA KADAR SUÇSUZUM HAKİM BEY!

Merhabalar Dostlar, Canlar;
Bu blog işini yavaş yavaş düzene alabiliyorum sanırım. En azından bunun için tam anlamıyla artık çaba sarfediyorum. Gerçekten bunun için artık beni suçlamayın ama ne zaman burayı aksatsam size beni suçlama hakkını tekrar verdiğimi de bilin lütfen! 💗💗💗

YALNIZLIK MI?

Bugün ise, sizlerle biraz yalnızlık üzerine konuşalım istedim. Malum, gittikçe insanlar birbirinden daha çok uzaklaşıyorlar, kopuyorlar ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak da yalnızlaşıyorlar. Ben de çok dışa dönük bir yapıda değilimdir. Zaten oturmuş evinde, bilgisayarını açmış, kendi kendine bir şeyler yazan bir insan çoğunlukla dışa dönük değildir.

YALNIZLIK BİR TERCİH MESELESİ Mİ?

Ama beni yanlış anlamayın, ben bu durumu yani insanlardan kopma mevzusunu kendim istiyorum. Anlayacağınız bu benim tercih ettiğim bir durum. Yoksa insanlarla iletişimim kötü değildir, gayette sıcak kanlı, cana yakın bir yapım vardır. Sadece bazen o kadar acımasız şeyler oluyor ki, kendi dünyamın daha iyi olduğunu düşünmeden edemiyorum. Çünkü benim dünyamda her şey parlak, her şey renkli, her şey gülmek ve mutlu olmak üzerine kurulu. En ufak bir şeyden bile mutlu oluyorum. Bu benim yapım değil, böyle olmasını istediğim için böyle oluyorum. Yani akıllara burada şöyle bir soru geliyor; "yalnızlık tercih meselesi mi?" Ben bu soruya direkt; "Evet," yanıtını vermiyorum canlar. Çünkü bu yalnızlık bazen tercih meselesi olsa da (tıpkı benim durumum gibi), bazen de bu yalnızlık konusunda tercih hakkınızın olmadığı da olabilir, diye düşünüyorum. Çünkü bazen hayat şartları insanları yalnızlığa itebilir ve bu insanlar bunları kendisi istemiyor da olabilir. Neyse bu konuyu daha fazla irdelemeyecağim. Çünkü tercih veya değil, yalnız kalmak başlı başına büyük bir sorun bence...

 BENİM DÜNYAM NELERDEN İBARET Kİ ACABA?

Ayrıca yalnız olmayı kendim tercih etmeme rağmen, benim dünyam nelerden ibaret ki? İşte, ilk başta kitaplarım var. Sonra, filmler ve diziler var. Animeler var, mangalar var, çizgiromanlar, çizgi filmler var. Bunlardan hariç yazmak var. Evet, yazmak... En çok sevdiğim şeylerdendir. Ayrıca unutuyordum, mandala sanatı da var benim dünyamda. Bunların yanında ailem, dostlarım ve hayvanlarım var.  Yani kısaca benim dünyamda; huzur var dostlar, huzur...

YALNIZLIK TA BİR YERE KADAR, YA SONRASI?

Ama yine de gördüğünüz gibi yapayalnız olmuyor insan. Çünkü insan sosyal bir varlık... Sürekli bir şeyler paylaşma, bir şeyler anlatma, dinleme ya da konuşma gibi sosyal gereksinimleri olan bir tür ve biz ne kadar bu sosyal yanımızı törpülemeye çalışsak da olmaz, olmuyor. Çünkü eğer gerçekten yalnız kalırsak sonunda insan olmaktan çıkar ve insan olmanın en önemli özelliğini -akıl sağlığını- kaybederiz. 
Aşağıya bu konuyla ilgili bir alıntı bırakıyorum, buyrun okuyun.

"Daha kaldığı yere on beş dakikalık mesafedeyken, şurada yakındaki ormanın kenarında bile kendini terk edilmiş hissediyordu. Yalnız ve çaresiz kaldığından beri her şey gözüne daha farklı, düşmanca ve çirkin görünüyordu. Daha dün çevresinde kardeşçe fısıldayan ağaçlar şimdi bir anda tehlikeli bir karanlık gibi etrafını sarmıştı. Karşılaştığı her şey yabancı ve ürkütücü geliyordu. Bu koskocaman, bilinmedik dünyanın karşısında yalnız olmak çocuğun başını döndürüyordu. Hayır, bunu henüz tek başına kaldırmaya hazır değildi. Fakat kime sığınacaktı? "

Yukarıdaki alıntı daha yenice okuduğum Stefan Zweig'in Yakıcı Sır adlı hikayesinden bir alıntıdır ve yalnız olmayı çok iyi betimleyen bir pasaj olduğu için bu yazımda sizinle paylaşmayı uygun buldum.

Alıntının orijinal kitabı; Yakıcı Sır...(Bu kitaptan başka bir alıntıyı da instagram hesabım üzerinden paylaşmıştım. O alıntıya da kitap ismine tıklayarak gidebilirsiniz.)
Bu alıntıda bahsedilen karakter on iki yaşındaki bir çocuk sadece ama, bazen insan kendini ciddi anlamda yalnız hissettiğinde de böyle duygulara kapılmaz mı? İster on iki yaşında olsun isterse yetmiş iki...

YALNIZLIK İYİDİR, HOŞTUR AMA HER ZAMAN OLMADIĞI SÜRECE

Çünkü hepimizin bir korkusu illa ki vardır ve genelde yalnız kalmak da bu korkuları körükleyen neredeyse birincil kaynaktır. Yani; yalnızlık iyidir, hoştur ama her zaman olmadığı sürece. İşte bu tam anlamıyla benim felsefemdir. Ben kendi oluşturduğum dünyamı terk etmek istemiyorum ama insanlarla aramdaki bağları da korumak istiyorum ve bunun için yaptığım yegane şey ise; sevdiğim herkesi, her şeyi kendi dünyama davet edip onları benim dünyamla tanıştırmak. Ama tabi ki dünyama alacağım bu insanlar konusunda seçici davranıyorum. Çünkü dünyanıza alacağınız ve onları kendi dünyanızla tanıştıracağınız bu insanlar sizin için özel olmalı, tıpkı benim için de öyle olduğu gibi...

O zaman size son bir alıntı daha bırakıp bu yazıyı da bitirivereyim.

"İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız. "

Yazar Stefan Zweig

Bu alıntı da yine Stefan Zweig'den ama bu sefer Satranç adlı hikayesinden bir alıntı. Bu kitabı da yine yakın zamanda okuduğumu belirtmeden geçmeyeyim.
Stafan Zweig'in Satranç adlı öyküsü

 YALNIZ KALMAK MI, YALNIZ OLMAK MI?

Ve artık geldik bugünlük yazımızın sonuna...
Biliyorum kısa bir yazı oldu ama olsundu. Çünkü bu konuda (yalnızlık), ben pek konuşmayı sevmiyorum. Diyorsunuz ki şimdi bana; "O zaman neden bu konuyu seçtin arkadaş-can?"
Hemen cevap veriyorum; biraz bazı şeylere ufaktan bir dikkatinizi çekmek için. 
Özellikle, yalnız kalmak mı yoksa yalnız olmak mı konusuna... Yani yalnızlığın bir tercih meselesi mi yoksa zorunluluk mu olduğuna...
Bu yazıyı okuduktan sonra oturun bir düşünün bakalım. Eğer siz de yalnız hissediyorsanız -ki özünde her insan biraz yalnızdır- bunun neden olduğunu düşünün. Sizin tercihiniz mi yoksa hayatınızın tercihimi? İpler kimin elinde? Sizin mi yoksa her şeyi üstüne yüklediğimiz kaderin mi? Ya da daha başka bir şey mi? Belki istemeden yalnız kalmış olabilirsiniz ama bunun için çaba sarf etmemiş de olabilirsiniz. Ya da belki de bu konuda çabalamışsınızdır ama sonuçta istediğiniz olmamış da olabilir. Belki de hiç çabalamadınız ve vazgeçiverdiniz hemen?
Hangisi sizce, bir düşünün bakalım?

Size de bugünlük düşünecek bir konu verdim. Kendinizle yine biraz baş başa kalıp dertleşin.
Haydi ben kaçar artık...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın. Seviliyorsunuz... 😘😘😘 

YAĞMURLU BİR GÜNDE YAPTIĞIM ŞEYLER