Hakkımda

Fotoğrafım
Çaylarınızı kapıp gelin ve sizinle güzelce bir muhabbet kuralım. Hayattan birazcık kopmaya hakkınız olsun değil mi? Bakmayın sayfamda çok aktif olamadığıma ama siz gelirseniz eğer, bu sayfamda daha çok aktif olmamı gereltirecek ve işte o zaman beraberce bir şeyler başarmış olacağız. Dikkat edin; biz diyorum, ben değil! Çünkü bu sayfayı ben oluştursam bile sizsiz hiç bir şey başarılı olamaz. Unutmayın ki, ilk başta ben bu sayfayı kendim için kurmuş olsam da, daha sonra paylaşacak kimsem olmadığı için bana hiç bir yararı olmadı. Bu yüzden size ve paylaşacaklarımıza ihtiyacım var. Haydi o zaman, daha ne bekliyorsunuz! Bir çay koyup gelin yanıma, daha paylaşacak bir çok şeyimiz var. :)

2 Haziran 2019 Pazar

24 MAYIS CUMA TARİHİ TELAFİ GÜNÜ... SÖZÜMDE DURDUM...

TELAFİ GÜNÜ KONU BAŞLIĞI SIKINTISI

Merhaba Canlarım...
Nasılsınız? Ben iyiyim. Çünkü size verdiğim sözü tutuyor ve daha önce ayarladığım yazı gününde bir paylaşım yapamadığım için telafi yazısı günü yapıyorum. Umarım bu günü gelenekleştirmem. Yoksa sürekli telafi yazıları olur ve benim blog planları yine düzenden kopup bağımsızlıklarını ilan ederler. Bunu istemem.
Aslında bugün telafi günü yapmama rağmen sizinle ne paylaşacağıma karar vermedim, henüz. Daha önce ayarladığım konu başlıklarını da ileriki tarihlere erteledim ve o yüzden şimdi sizinle sıfırdan bir konu bulmamız gerekiyor.  Neyse ki çok düşünmeye gerek yok, çünkü ay sonu geldi ve ben her ay sonunda o ay içinde okunan kitap listemi instagram üzerinden paylaşırdım. Şimdi de bu listeyi burada sizlerle paylaşacağım ve bu sefer hakkında konuşmadığımız kitaplarla da ilgili konuşabiliriz.

MAYIS AYI İÇİNDE OKUDUĞUM KİTAPLARIN LİSTESİ

Aslında bu ay az kitap okumuşum ve bunlar arasından da en çok klasik eserlere öncelik tanımışım. Bu ay toplamda altı adet kitap okumuş bulunuyorum ve bunlardan dördü klasik ve modern klasik eserler. Diğer ikisinden biri bilimkurgu tabanlı ve bir diğeriyse de fantastik bir eser.
O zaman bu ay okunan ilk kitabımızla başlayalım listemize...


Genç Werther'in Acıları

1. GENÇ WERTHER'İN ACILARI - GOETHE 

Bu kitap hakkında bir şeyler söylemeye gerek var mı ki? Kitap zaten yazıldığı günden, bugüne kadar kendini yeterince tanıtmış ve kaç yüzyıllar aşmış bir eser. Ama ben klasik eserleri de okumayı sevmeme rağmen, bu kitabı okurken bir parça sıkıldım. Neden? Bilinmez. Belki kurgunun içine tam giremedim, belki olayları tam anlayamadım ve belki de kitaba adapte olmakta sorun yaşadım. Belki de hepsi... Ama sonuç itibariyle ben bu kitabı okumaktan keyif alamadım açıkçası ve okurken gerçekten sıkıldım. Hatta bir ara yarım bıraktım ama sonra bunu kendime yediremedim ve kitaba devam edip kitabı bitirdim. Ama yine de bu kitaba daha ilerleyen yaşlarımda bir fırsat daha vereceğim. Çünkü kitap okurken zaman içinde öğrendiğim bir şey varsa o da; klasik eserlerin yaş olgunlaştıkça daha iyi anlaşıldığıdır. O yüzden bu kitaba da bir iki yıl tanımaya karar verdim.



2. YAKICI SIR - STEFAN ZWEİG

Yakıcı Sır
Yine bir Zweig kitabı bu ay okudum. Aslında bu ay iki tane Zweig okudum ve onu da bir diğer maddede
göreceksiniz zaten. Ayrıca elimde olan Zweig kitaplarını aylara bölüp hepsini okumaya çalışıyorum ve bu aydan sonra elimde okunmayan Zweig kitabı bir tane kalmış olmalı, yanılmıyorsam o da; Gömülü Şamdan olsa gerek. Bu ay ise okuduğum ilk Zweig kitabı, Yakıcı Sır ve daha önce okuduğum Zweig kitaplarından biraz farklı geldi bana. Farkı ise bu kitapta biraz daha hareketlilik olması ve kişilerin iç dünyasının yanında dış dünyayla da ilgilenmesi olabilir. Yani bu kitap çok da durgun değildi ve bu hava kitaba güzel oturmuştu. Sanırım Zweig'in en beğendiğim kitaplarından oldu kendisi. Kitaptaki esas olay, on iki yaşındaki bir çocuk ve çocuğun annesiyle ufak bir flört yaşamak isteyen bir Baron'un bu çocuğu kullanması üzerine kurulmuş. Çocuk tam olarak Baron ve annesi arasında ne geçtiğini anlamasa da annesi ve Baron'u bir arada görmeye dayanamıyor ve onları kıskanmaya başlıyor. Olaylar bu şekilde gelişmeye başladı ve sonu bana göre biraz garip ve biraz sarsıcıydı. Aşağıya son sayfalardan bir alıntı bırakıyorum ve sonra bir diğer Zweig romanı olan, Satranç'a geçiyorum.

Çocuk, onu fayda getirmeyecek bir maceradan kurtardığı için annesinin de kendisine ne kadar minnet duyduğunu bilmiyordu.

 

 

 

3. SATRANÇ - STEFAN ZWEİG

Satranç
Geldik bu ay okunan diğer bir Zweig kitabına... Satranç kesinlikle kurgusu olsun, anlatımı olsun, olayların bağlamı olsun yani kısaca her şekilde okuduğum en iyi Zweig eseriydi. Bir kere kitabın kurgusuna bayıldım. Olaylar nereden, nereye bağlandı, bir görseniz! Zaten kitap kendini acayip bir merakla okutuyor. Tamam, kitap yine durgun ve kahramanın iç dünyası yine ön plandaydı ama bu yine de merakla sayfaları çevirmenize engel olmuyor, en azından ben de olmadı. Ah, "Bu kitabı nasıl anlatacağım?" noktasında hep takılıyorum. Çünkü bu kitabı anlatmak benim için gerçekten zor. Tekrar ediyorum, o kadar iyi bir kurgusu var ki, ben anlatamıyorum. O yüzden, kesinlikle okumanız gereken eserlerden ve eser kesinlikle sizi ve beyninizi psikolojik olarak sınıyor. Siz direkt alın okuyun bence. Zaten fiyatı da her bütçeye uygun bir kitap. Zaten İş Bankası Kültür Yayınları genelde uygun fiyatlarla satıyor kitapları, çok uçuk fiyatları yoktur yani. O yüzden bu kitabı almak için sepetinize atıverin.



4. MUHTEŞEM GATSBY - F. SCOTT FİTZGERALD

Muhteşem Gatsby
Listeyi yarıladık be canlar ama bu ay okuduğum klasik eserler daha bitmedi. Yine de şimdi bu ay okuduğum son klasik esere geldik, rahatlayabilirsiniz. Artık Muhteşem Gatsby ile ilgili de biraz konuştuktan sonra klasiklerden bir parça uzaklaşabileceğiz. O zaman hemen geçelim mi, Muhteşem Gatsby'e? Bu kitap başından sonuna bana şok üstüne şok yaşattı. Kitabın içindeki her olay, hiç beklemediğim şekillerde gerçekleşti ve hiç beklemediğim şekillerde son buldu. Kitabın sonu harbi vurucuydu ama böyle bir kitap içinde başka bir son yazılmazdı. Yani bu kitap harbi bitmesi gerektiği gibi bitti bence. Yazarın dilini aşırı beğendim ve benim Fitzgerald'dan okuduğum ilk kitaptı, Muhteşem Gatsby ve olay örgüsünden kurgusuna, görünenlerden öngörülmeyenlere kadar harika bir kitaptı. Okurken aşırı keyif aldığım klasik eserlerdendi. Bence okuyun ve Gatsby ile siz de tanışın. Gatsby gerçekten de Muhteşem...

GÜNCELLEME: Aslında yanlış yazmışım canlar, bu kitap benim Fitzgerald'tan okuduğum ilk kitap değilmiş. Daha önce aynı yazarın Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesini okumuştum ve o kitabını da çok beğenmiştim. O kitapta da yine çok hoş bir dil ve anlatımı vardı.



5. EREBOS - URSULA POZNANSKİ

Erebos
Bu kitap instagramdaki kitap kulübümüzle beraber her ay ortak bir kitap okuma etkinliğinin mayıs ayı kitabıydı ve harikaydı. Bilimkurgu tabanlı, bir bilgisayar oyunuyla ilgili bir kitaptı. Kurgusu gayet başarılı, dili son derece akıcı, her sayfası merak uyandırıcı ve sarsıcı bir son... Kitabın konusuna girmiyorum canlar. Çünkü daha önceki bir yazımda bu kitapla ilgili spoilerlı bir inceleme yaptım ve blogda paylaştım. Ayrıca o yazımda, nereden sonra spoilerlı bölüm var, onu da belittim. O yazıya cümlenin sonundaki emojiden ulaşabilirsiniz. 💞 Ayrıca bu kitapla ilgili istagrama da bir yorum girdim, yine o yoruma da bu cümlenin sonundaki emojiden okuyabilirsiniz. 👀 Son olarak söyleyeyim ki, bilimkurgu seviyorsanız kitabı kaçırmayın ve okuyun. Ayrıca kitabı okumak için bilgisayar oyunu sevip sevmemeniz bir önem teşkil etmiyor. Çünkü bizzat tecrübeyle sabit ve ben bilgisayar oyunlarından pek haz etmeyen biri olarak yine de kitabı bayıla bayıla okudum.



6. EJDERKANADI - MARGARET WEİS/TRACY HİCKMAN

Ejder Kanadı
Ejder Kanadı'yla beraber listemizin sonuna gelmiş bulunuyoruz artık. Ama ne son, ne son! Bu kitap bir efsane, efsane! Okuyun. Direkt okuyun yani. Ne söylersem söyleyeyim bu kitap hakkında, hep bir şeyler eksik kalacak. İlk olarak, bu kitabın Ölüm Kapısı Serisi'nin ilk kitabı olduğunu söylemekle işe başlayayım ve seri efsane... Şu ana kadar okuduğum, konusu en orjinal olan kitaplardan. Size gönül rahatlığıyla diyebiliyorum ki, böyle bir kitap daha önce okumadınız. Gerçekten orjinal, gerçekten farklı. Ağzınınzda değişik bir tat bırakacak bir fantastik seri arıyorsanız, bu seri işte tam sizlik. Yalnız tek bir sıkıntısı var o da kitapların basımı yok ve şu anda piyasalarda çok ender bulunuyor. Hatta direkt sahaflarda bulunuyor ve uçuk rakamlarla satılıyor. Ama diyebilirim ki, bu seriye değer canlar. Bulursanız, kaçırmayın. Alın, hemen alın ve okumaya başlayın. Benim gibi efsane bir maceraya çıkın. Seride geçen dört farklı dünyalara ziyaretlere gidin, oradaki kahramanlarla yan yana yürüyün. Onların dertleri derdiniz, sevinçleri sevinçleriniz olsun. Çünkü kitap bunu size sağlıyor. Kitabı okurken sanki oradaki kahramanların yanındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Yazarlar o kadar güzel tasvir etmişler ki her şeyi, adeta gözünüzle görüyorsunuz o dünyayı. Kitapla ilgili daha önce bloga bir yorum gibi bir yazı ve bir de alıntıların olduğu bir yazı koymuştum. Bu cümlenin sonuna koyacağım ilk emoji yoruma gidiyor, ikincisi de alıntıların olduğu yazıya gidiyor, bunları da okuyabilirsiniz. 💭 💬 Bunlardan hariç instagram hesabıma da ufak bir yorum girdim. Ona da yine cümlenin sonundaki emojiden gidebilirsiniz. 💝 Serinin konusunu anlatmadım, artık o da serinin diğer kitapları hakkında gireceğim yazılara kalsın.


VE AY BİTER...

Böylelikle bugün de mayıs ayında okuduğum bir birinden güzel ve efsane altı kitabımı sizle paylaşmış oldum. Artık kısmet hazirana... Haziranda okuyacaklarımda çoktan belli oldu zaten. Tabi ki, ilk olarak Ölüm Kapısı Serisi'ni bitirmem gerekiyor, daha okunacak altı kitabı var serinin ve bunun yanında kitap kulübümüzün haziran ayı için seçtiği Brandon Sanderson'ın Elantris adlı kitabı var. Kulübümüzün, katılmak isteyen herkese kapısı açıktır dostlar. Bunun için sadece instagramdan @burcununkitaplari adlı hesabı takip etmeniz ve aylık listeyi istemeniz yeterli olur. Tabi isterseniz ben de buradan yardımcı olurum ve aramıza yeni katılan her kişi bizi çok sevindirir ve aşırı mutlu eder. Unutmayın burada sıcacık karşılanırsınız. Bu ufak hatırlatmaları ve bilgileri verdikten sonra. Artık ben kaçıyorum. Yarın (umarım) görüşmek üzere diyelim o zaman...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

31 Mayıs 2019 Cuma

MAYIS AYININ SON GÜNÜ İÇİN GÜZEL BİR FİNAL

BATTI BALIK YAN GİDER, O ZAMAN KIYIDAN YAN YAN DEVAM...

Selamlar Canlar...
Yine bir cuma günü ve yine ben... Ama ayrıca üstüne üstlük bugün bir de aysonu... Bugünün konusunu çooook ama çok önce belirlemiştim. Bugünün konusu bu ayın son kitap alışverişi ve evet sözümü hala daha tutamıyorum. Ne sözü diyenler için daha önceki yazımın bağlantısını cümle sonundaki emojiye ekliyorum. O emojiye giderek o yazıyı okuyabilir ve ne sözü olduğunu öğrenebilirsiniz. 💬
Bu ay aslında başka bir kitap alışverişi yapmayı düşünmüyordum. Bir kaç siteden yine sepet hazırlamıştım kendime ama onları bir dahaki ay alacaktım ya da daha doğrusu basıma giren, bir an önce çıkmasını beklediğim bir kitap var, o çıkar çıkmaz yapacaktım kitap alışverişini. Ama planladığım gibi gelişmedi her şey.
İlk olarak Kitapyurdu'nda bu ay içinde alışveriş yaparsam bana bir daha ki ay ekstra indirim yapıyordu ve ben o indirimi kaçırmak istemedim. Yani aslında bu ay oradan alışveriş yaparsam, bir daha ki ay platin üye olma şansım vardı ve hazır sitede sepetimde varken, ben de bu şansı kaçırmak istemedim açıkçası. Diğer bir sepetimde Okuoku sitesinde beni bekliyor. O sepette kitap kulübümüzün kitaplarını, Sabahhattin Ali'nin kitaplarından bir kaç tanesini ekledim ve en sonda da basılmasını beklediğim kitabım çıkar çıkmaz onu da ekleyip o zaman o alışverişi de gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bunlardan hariç daha bir çok sepetim var. Mesela Kidega'da çizgi romanlar var, BKM Kitap'ta Yerdeniz Serisi var, Amazon'da Agatha Christie'ler var ve Arkadaş'ta da Taht Oyunları'nın kalan çizgi romanları var. Yani kısaca ben yine batışlardayım...


KİTAPYURDU VE ALINANLAR

Böyle kısa bir özetten sonra gelelim bu ay yaptığım son kitap alışverişi olan Kitapyurdu'ndan aldıklarıma... Kitapyurdu alışverişim çizgi romanlar üzerineydi. Bu aralar elimde okunacak hiç çizgi romanım kalmadığı için aklım oralarda kalmıştı. Malum biliyorsunuzdur genelde çizgi romanlar normal kitaplardan daha pahalı satılıyor. Özellikle Marvel ve DC'ler... Ama ben bunları almak konusuna, pahalı oldukları için ara verdim. Ama çizgi romansız da yapamadığım için NTV Yayınları'nın bastığı genelde klasikler olan çizgi romanlardan oluşan bir alışveriş yaptım. Kitaplar henüz elime ulaşmadı ve nedense bu sefer Kitapyurdu bu işi biraz ağırdan alıyor. Sanırım ya bayramdan dolayı yoğunlar ya da bilerek ağırdan alıyorlar ki, bu işler bayramdan sonraya kalsın. Artık hangisi pek bilemiyorum.
Kitaplar elime ulaşmamış olsa da sizinle yine de burada neler aldığıma beraberce bakacağız. Fotoğraflar artık bu sefer kendi çektiklerim olmayacak maalesef ama ne yapalım? Elden gelen bu...
Başlayalım o halde...

Don Kişot Cilt 1
Don Kişot Cilt 2

1. DON KİŞOT

İlk olarak NTV Yayınları'ndan aldığım çizgi romanlarla başlıyorum ve bu çizgi romanlar için nihayet diyorum. Çünkü bu alışverişte Don Kişot'un 1 ve 2. cildini bir arada buldum. Daha önce hep kontrol ettiğimde ikisini de bir arada bulamıyordum. Ama sonunda buldum ve kaptım. Bu iki çizgi roman bana toplamda 23,70 TL'ye geldi ve diğer çizgi romanlara baktığınızda bu fiyata ancak tek çizgi roman alabiliyorsunuz.






Usta İle Margarita

2. USTA İLE MARGARİTA

Bu çizgi romanda bir klasik eserden uyarlanma ve yine NTV Yayınları'na ait ama benim bu roman hakkında en ufak bir fikrim yok. Önüme çokça denk geldi ama hiç bir zaman konusunu okumadım ve ben konuyu bilmeden çizgi romanı aldım. Yani bana sürpriz olacak bu çizgi roman... Ayrıca kitabı okumadan çizgi romanları genelde okumam ama bunu okumak istiyorum. Çünkü kitaplarını gördüm oldukça kalındı ve ben artık çok fazla sayfalı kitapları okuyamıyorum. Neyse çizgi roman bir gelsin de bakarız artık. Bu arada çizgi romanı da 5,49 TL'ye aldım.




  

Bitmeyen Gece - Roger Ackyord'un Katili

3. BİTMEYEN GECE - ROGER ACKYORD'UN KATİLİ

Yine bir NTV Yayınları kitabı ama bu sefer Agatha Christie'nin kitaplarının çizgi roman uyarlaması... Daha Briç Masasında Cinayet - Ölüm Çığlığı'nı almıştım. Bu çizgi romanlarda, Agatha'nın iki romanını birleştirip tek cilt olarak basıyor NTV Yayınları ve ben de daha önce Agatha'nın bu iki kitabını okudum diye bu cildi almıştım. Ama önce ben bu uyarlamalardan Ölüm Çığlığı'nı çizgi romana çok iyi uyarlayamadıklarını gördüm ve diğer çizgi romanları almak istememiştim. Ama bu çizgi romanların fiyatı iyi ve ben yine de okurken keyif alıyordum. O yüzden diğerlerine de bir şans vermek istedim. Fakat biraz geç kalmışım çünkü bir kaç cildin baskısı bitmiş bile. O yüzden ben de baskısı olanları aldım ve okudum, okumadım kısmına bile bakmadım. Zaten o kitapları da illa ki okurum. Alamasam bile o kitapları pdf olarak okuma şansım var sonuçta değil mi? Yeni aldığım bu ciltten ise Roger Ackyord'un Katili'ni daha önce okudum ama Bitmeyen Gece'yi okumadım. O yüzden bu cilt elime gelir gelmez önce içindeki sadece bir hikaye okunacak gibi duruyor. Bu çizgi romanın fiyatı da 7,98 TL olarak görünüyor Kitapyurdu'nda...


Nil'de Ölüm - Malikanedeki Esrar



4. NİL'DE ÖLÜM - MALİKANEDEKİ ESRAR

Aha! İşte bu iki kitabı da okumadım. Sanırım bir an önce okumalıyım. Ya da dayanamayıp ilk önce çizgi romanları mı okusam? Çünkü gerçekten dayanamayabilirim. Söylemedim canlar ama bu da yine NTV Yayınları'ndan çıkma bir çizgi roman ve yine fiyatı 7,98 TL...






Zaman Makinesi


5. ZAMAN MAKİNESİ

Biliyorsunuz yine bu da bir klasik eser ve yazarı H.G. Wells... Ben bu kitabı İş Bankasının Modern Klasikler Dizisi'nden aldım ve henüz okumadım. Ama çizgi romandan önce okuyacağım ve bu ve bendan sonraki iki çizgi romanın yayınevi de Arunas Yayıncılık. Daha önce Arunas Yayıncılık'tan bu klasik çizgi romanlardan Bir Noel Şarkısı'nı almıştım, Charles Dickens'ın ve çizimlerini çok beğenmiştim ve uyarlama da güzeldi. Ayrıca fiyatları da uygundu ve ben de diğer çizgi romanları da almak istedim. Bu çizgi romanın fiyatı ise,5,81 TL...




Define Adası

6. DEFİNE ADASI

Arunas Yayıncılık'ın çizgi romanlarından devam edelim ve aldığım bir diğer çizgi roman olan Define Adası, yine okumadığım ama okuyacağım bir klasik eser. Aslında bu kitabı okuduktan sonra ardandan bu kitapla bir bağlantısı olan Sineklerin Tanrısı'nı da okuyacağım ve şimdi bu minik listeye bu çizgi romanı da eklemiş oldum. Çizgi romanın fiyatı yine, 5,81 TL...
GÜNCELLEME: Kitapları karıştırmışım arkadaşlar, özür diliyorum. Sineklerin Tanrısı ile bağlantılı olan kitap Define Adası değil, Mercan Adası'ymış ve onun yazarı da, R.M. Ballantyne'miş. Ben zaten bu iki kitabı hep adları dolayısıyla zaten karıştırırdım, yine öyle oldu. Netice itibariyle, bu aldığım çizgi romanı hiç bir engele takılmadan okuyabilirim ve seversem ileri de kitabını da alıp okurum.

Moby Dick


 

 

7. MOBY DİCK

Bu kitapta yine bir klasik eser ve konusunun sadece balinayla ilgili olduğunu biliyorum, o kadar. Ama bu çizgi romanı kitabı okuyamazsam diye aldım. Çünkü elimde Moby Dick kitabı yok ve direkt ilk olarak çizgi romanını okuyacağım. Beli ondan sonra kitabını alabilirim. Bu çizgi romanın fiyatı 6,69 ve yine Arunas Yayıncılık'tan çıkan bir diğer çizgi romandıe, kendileri...




8. YAĞMUR ALTINDA ANILAR (BLEACH/CİLT 3)

Bleach Cilt 3: Yağmur Altında Anılar

Bu seferki, bir çizgi roman değil manga... Bleach'in hayranıyım arkadaşlar, animede sonlara doğru biraz bayatlasa da mangası bir efsane bana göre. Aslında ben daha önce internet üzerinden okuyup mangayı bitirdim ama alabildiğim kadar cildini de almak istediğim bir manga kendisi. İchigo'ya hayran olan sadece ben yokumdur heralde ya, sevmeyen yoktur heralde o karakteri. Neyse bir ara Bleach'le ilgili bir yazı hazırlayayım size ama şu an konumuz kısa olmalı. Bleach'in ilk iki cildi elimde vardı ve bu 3. cildi Kitapyurdu'nda 8,76 TL'ye görünce direkt sepete atmıştım. Çünkü diğer ciltler 11 TL ve üstü bir fiyatla satılıyordu. Zaten ben bu siparişi verdikten sonra bu cildin de fiyatı arttı ve 12,22 TL oldu. Mangaları genelde Gerekli Şeyler basıyor ve Bleach'in de serisinin basımı onlara ait.


9. İLK ÜÇ DAKİKA &  EVRENİN KÖKENİNE ÇAĞDAŞ BİR BAKIŞ

Bu alışverişte aldığım tek kitap ise, İlk Üç Dakika adlı bilimsel bir kitap ve yazarı Steven Weinberg... Bu kitabı daha önce okuduğum Cern ve Büyük Patlama adlı kitapta duydum ve orada bu kitabın büyük patlama esnasında ne olduğunu açıklayabildiğini yazıyordu. Bu kitabın, Büyük Patlama olduğunda ilk üç dakikada neler olduğunu anlattığı yazıyordu ve ben de bu konulara meraklı biri olarak almak istedim. Kitap Kırmızı Kedi Yayınları'ndan çıkmış ve ben bu kitabı 10,66 TL gibi bir fiyata satın aldım.

İlk Üç Dakika


 YARIN YENİ AYDA GÖRÜŞÜRÜZ

Evet, dostlar. Yaptığım bu ayın son alışverişinde toplam sekiz adet çizgi roman, bir tane manga ve bir tane de kitap aldım. Kısmet artık diğer aylara diyorum. Diğer aylara kısmet mutlaka olacak çünkü alınacak sepetler beni bekliyor. Demek ki, kendime engel olamıyormuşum. Ama bundan vazgeçmiş değilim henüz, kitap alışverişi konusunda kendime hakim olmak için yine uğraşacağım. Ne kadar başarılı olurum bilmiyorum ama çabalayacağım bu konuda...
Neyse artık canlar...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın, seviliyorsunuz...
😘😘😘

29 Mayıs 2019 Çarşamba

"EJDER KANADI" KİTAP ALINTILARI PART 1

 ÇARŞAMBA = KISA YAZI GÜNÜ

Selamlar Canlar...
Ejder Kanadı
Bugün de yine karşınızdayım ve size çarşamba kısa yazı gününe uygun olan bir konu hazırladım. Bugün şu anda okuyor olduğum Ölüm Kapsı Serisi'nin ilk kitabı olan Ejder Kanadı'ndan okuduğum yere kadar sevdiğim alıntıları sizle paylaşacağım. Kitapla ve seriyle ilgili bilgileri daha önceki yazılarımda vermiştim ve o yüzden bu yazıda da onları yazıp tekrara düşmeyeceğim. Ama sadece, alıntılara geçmeden önce  ilk defa bu seri için yaptığım bir şeyden bahsedeceğim. Bu seriyle beraber kendime alıntı defteri yaptım. Evet, yanlış duymadınız! Kendime alıntı defteri yaptım. Ejder Kanadı'ndan sevdiğim alıntıları artık o deftere yazmaya başladım ve serinin bundan sonraki kitapları için de aynı şeyi yapacağım. Bu seriden başka kitaplar için de defteri kullanır mıyım? Bilmiyorum. Artık seri bitsin ondan sonra bunu göreceğiz. Zaten bu aralar çok işim olduğu için doğru düzgün kitap okuyamıyorum ama en kısa zamanda bu durumu düzelteceğim.
Neyse artık geçelim mi, alıntılara?
Buyurun bakalım...

Alıntı Defterim

  •  
  •  
  •  
  • "Her insan, suçu ne kadar iğrenç olursa olsun, itiraf etme ve böylece ruhunu temizleme hakkına sahiptir..."



  • ... -yalnızca eksikliklerinin üstesinden gelemeyen bir insan, dünyayı hiçbir eksikliği olmadığına ikna etme ihtiyacı hisseder-...



  • "Elbette ölecek! Masum bir çocukken ölmek ve insanoğlunun mirasçısı olduğu kötülükten kurtulmak bir nimettir. Zayıf kabuklarımızdan her gün arındırılması gereken kötülükten."



  • Masum bir çocukken ölmek ve insanoğlunun mirasçısı olduğu kötülükten kaçmak bir ayrıcalıktır.
  •  
  •  
  •  
  • Yaşam insanoğluna tesadüfen, gelişigüzel geliyordu. İnsanın seçeneği, seçme hakkı yoktu. Bu belirsiz armağandan sevinç duymak günah sayılıyordu. Ölüm parlak bir vaatti, mutlu bir özgür kalıştı.
  • Fakat ölümsüz örümcek Kader, görünmez ağlarını bu acayip insanların her birinin ruhuna dolamış, onları yavaş yavaş ve geri dönülemez bir biçimde birbirine yaklaştırıyordu.



  • Bu sefil hayatımızın her gününde fırtınayla savaşıyoruz! Ki onlar bizim gözyaşlarımız sayesinde lüks içinde yaşayabilsinler!



  • Jarre ile ben hep dedik ki, gerçek en önemli erdemdir, gerçeği aramak en öncelikli hedefimiz olmalıdır.



  • Başkalarını düşünme, merhamet, acıma -bunlar Patrynlerce erdem sayılmazlar. Patrynlere göre bunlar, doğalarındaki zayıflığı yücelterek örtmeye çalışan, daha düşük ırkların özellikleridir.



  • Kahverengi ve ölü kış, böğürtlen çalılarını zombilerin ellerine çevirmişti, uzun tırnaklarıyla uzanıp etlerini çiziyor, giysilerini paralıyorlardı.



  • Neden bir çocuğun hayatı, bir yetişkininkinden daha değerli olsun ki? Mantıksal olarak daha da az değerli olmalı, çünkü bir yetişkin toplum hayatına katkıda bulunur, ama bir çocuk, parazitten başka bir şey değildir.



  • "... Hayır, anladım ki, nefret insana, karşılayabileceğinden daha fazlasına mal olur."



  • Bu dünyada duygusal bağlılık ölümcül bir hataydı, acı ve üzüntü dışında bir şey getirmezdi.



  • "Ama benim ülküm hep barış olmuştur. İnsanların incinmesini hiç istemedim!"



  • "Kan, ayaklanmak, kurtulmak, almak," gibi sözcükler, Haplo'nun ayaklarının dibindeki köpek gibi hırlayarak üzerine atlıyorlardı. Belki onları duymuştu, hatta kendisi de tekrarlamıştı, ama onlar yalnızca sözcüktü. Şimdi onları sopa, cop ve taş olarak görüyordu.



  • "Her doğum acı, kan ve gözyaşıyla olur, hayatım. O güvenli, sessiz zindanından kurtulan bütün bebekler ağlar. Yine de, rahimde kalsa asla büyüyemez, asla olgunlaşamaz. Başka bir bedenden beslenerek yaşayan bir parazit olur. ..."



  • "Sözlerinin üzerimizde garip bir etkisi var. Onları duyuyorum, onları daima duyuyorum, ama kafamda değil, kalbimde."



  • "Ve sözler kalbimde olduğu için, onları mantıklı olarak değerlendiremiyorum sanki. ..."
  •  
  •  
  •  
 
Ejder Kanadı Alıntılar


ALINTILARLA İLGİLİ KISA BİR KONUŞMA


Umarım yukarıya bıraktığım bu alıntılardan kendinize göre anlamlar çıkarırsınız. Benim için hepsi üzerinde düşünülmesi gereken alıntılar oldu. Bazılarına katıldım, bazılarını eleştirdim ama yine de farklı bakış açılarını yakalamak benim için çok aydınlatıcıydı. Siz de umarım benim gibi bir şeyler kaparsınız bu cümlelerden.
O zaman ben lafı fazla dolaştırmadan sizi son bir kez daha alıntılarla baş başa bırakıp kaçıyorum.
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

27 Mayıs 2019 Pazartesi

LUCİFER VE ŞARKILAR (İLK DEFA YAYIN BAŞLIĞI KISA OLDU!)

LUCİFER MÜZİKLERİ PART 2

Selam Canlar...
Bugün aslında sizle Game Of Thrones'la ilgili konuşmayı planlıyordum. Ama sonra dizi konusunda kendimi yeterince bilgili bulmadım ve "Bu diziyi eleştirmek benim ne haddime," dedim. Beni affedin, dostlar. Ama gerçekten durum böyle... Zaten son zamanlarda bu dizi ve finaliyle ilgili birçok yazı yazıldı, bir de benim yazmama gerek yok açıkçası.
Benim ne haddime olan bu konuyu es geçtikten sonra aklıma geçen çarşambanın yazamadığım konusu geldi ve "Hadi," dedim, "onu sizinle paylaşayım."
Geçen çarşamba günü için belirlediğim konu, Lucifer'ın Müzikleri Part 2'ydi. Ne dersiniz hazır ben dün 4. sezonu da bitirmişken, 3. sezonun sevdiğim müziklerini bugün sizle paylaşayım. Artık sezon sezon gideceğiz. 4. sezonda daha sonra gelir.
Bu arada bu diziyi iyi ki Netflix almış. 4. sezon en güzel sezondu bana kalırsa, hele 3. sezondan sonra ilaç gibi geldi resmen. Dizi 3. sezonda diğer iki sezona göre kötüydü ama 4. sezon hepsinden iyiydi. Dizide resmen beklediğimiz gelişme 4. sezondaydı. Ama bu sezonda deli gibi bir final yaptı. Artık 2020'ye kadar delirmeden beklemek zorundayız. Neyse canlar, biz diziyi bırakıp şarkılara geçelim...

1. DOWN

İlk şarkımız bu sezonun ikinci bölümünden geliyor. Şarkıyı söyleyen Marian Hill ve şarkının adı, Down... Dinlemeniz için aşağıya şarkıların yine Youtube bağlantılarını koyuyorum. Keyifli dinlemeler...


2. GET ON MY KNESS

Yine bu şarkıda ikinci bölümden ve ilk şarkının biraz durgun olmasına karşın bu şarkımız ona göre bir tık daha hareketli sayılır. Sanırım listemize biraz durgun başladık. Neyse şarkımız söyleyen, Brian Deady ve şarkının adı Get On My Kness... Buyurun aşağıdan dinleyin.


3. HİGH

Bu şarkımız 4. bölümden geliyor. Şarkının adı High ve söyleyenler, Sir Sly grubu... Dinlemek için aşağıya bakınız...


4. RETLESS

Yavaş yavaş ilerliyoruz listemizde... Sıradaki şarkımız 6. bölümde çalan bir şarkı... Bu arada şarkıya geçmeden şunu söyleyeyim; bu bölüm bu sezonda olan ender güzel bölümlerdendi. O zaman şarkımızın adı Retless ve söyleyenler Cold War Kids... Aşağıya lütfen...

 

5. HOT BLOOD

Yine bir şarkımız var. Bu şarkımızda 7. bölümden... Söyleyen Kaleo ve şarkının adı, Hot Blood... Bu bölüm kafa ütüleyen bir bölümdü adeta! Güzel mi, değil mi? Pek karar veremediğim bölümlerden. Boş verin siz şimdi bunları ve bence şarkıyı dinleyin.


6. LUCİFER

Geldik listemizin yarısına ve 13. bölüme... Aslında arada atladığım şarkılarda oldu. Çünkü biliyorsunuz bu listeyi kısaltmam gerekiyordu. Zaten Part 1'de iki sezonun müziklerini beraber yapmıştım. Burada ise tek sezon müzikleri ama liste sayısı yine aynı oldu. Bu da bu sezonun, diğer iki sezondan daha fazla bölümü olmasından kaynaklı olabilir. Konuyu dağıttık, toparlayalım. 6. şarkımızın adı, Lucifer ve söyleyenler Güney Kore'li bir grup olan Shinee... Bölüm de zaten Güney Kore mafyalarıyla alakalıydı ve bu şarkı ve şarkının geçtiği yer çok güzeldi ve bölüm bu sezondaki en güzel, en eğlenceli ve benim en çok güldüğüm bölümdü. Ayrıca sanırım bu listede en beğendiğim şarkı olabilir. Dinlemek için sayfayı aşağıya kaydırın...


7. RUN RUN RUN

14. bölüm şarkısının adı Run Run Run ve söyleyen Kari Kimmel... Buyurun siz de aşağıdan dinleyin bu şarkıyı...


8.  I WİLL SURVİVE

Yavaş yavaş listemizde sonlara geliyoruz. Sıradaki şarkımız 17. bölümden ama bu şarkıyı dizide Lucifer'ı canlandıran aktör Tom Ellis ve ona eşlik eden başka bir aktris beraber söylüyorlar. Ama harika bir düet gerçekleşiyor. Severek dinleyeceğiniz garanti diyorum ve aşağıya video bağlantısını hemen bırakıyorum, buyurun...


9.  OH HERE WE GO

Bu şarkımız 19. bölümden ve şarkının adı Oh Here We Go... Söyleyen ise, The Pow Pow... Dinlemek için sayfayı kaydırmanız yeterli...


10. WATCHA WANT

Son üç şarkı ve adım adım sona geliyoruz. Sıradaki şarkımızın adı Watcha Want ve söyleyen Willa J... Şarkımız bölüm 20'de karşımıza çıkıyor ve Lucifer'in epey kafasının karıştığı bir bölüm oluyor.


11.  TURN DOWN FOR WHAT

Bu şarkımız da yine 20. bölümden geliyor. Şarkıyı söyleyenler Dj Snake ve Lil John... Şarkımızın adı ise, Turn Down For What... Yine bu şarkıyı da aşağıdan dinleyebilirsiniz.


12. OBSESSED

Geldik finale... Ama sezon finali pek sayılmaz çünkü bu şarkımız finalden bir önceki bölümde vardı, yani 25. bölümde. Şarkının adı Obsessed ve söyleyen Danger Twins... Bölüm hakkında konuşmaya değmez. Doldurma bir bölümdü ve gereksiz denebilirdi. Neyse boş verin siz bunu ve son şarkımızı da keyifle dinleyin.



YAZI FİNALİ

Şarkı listemiz bitti dostlar. Umarım beğenirsiniz. Çünkü ben bu listedeki her şarkıyı gerçekten severek dinliyorum. Hatta listeye alamadığım bir çok şarkı da var ve onlar da harika... Onları da bir ara elim değerse Youtube kanalımda Lucifer adlı bir çalma listesi oluşturup ona atacağım. Atarsam bu yazıyı günceller sizle de paylaşırım. Zaten en çok kullandığım Sportify'da Lucifer adlı bir çalma listem hali hazırda var. Ama sizin için Youtube'da da yaparım.
Şimdi ne diyoruz biliyor musunuz?
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın canlar...
Ben artık kaçar...
😘😘😘

22 Mayıs 2019 Çarşamba

BUGÜN KONU YOK MALESEF... ACABA NEDEN?

"GÜNCELLENDİ"

 

 

BAZI AKSİLİKLER

Merhabalar Canlar...
Başlıktan da anlaşıldığı üzere bugün sizinle paylaşacağım bir konum yok. Bunun sebebi, bazı ailevi durumlardan dolayı evimde olmamamdan kaynaklı. Bir kaç gün kalacağım sonradan belli olan bu yere de doğal olarak bilgisayarımı getirmemiştim ve bir akıllı telefon özürlüsü olarak bu yazıyı bile zor yazıyorum. 😊
Aslında bugüne ait konumu bile önceden hazırlamıştım halbuki... Ama ne yaparsınız işte? Hayat, ne olacağı belli olmaz ve hiçbir zaman sizin planlarınıza uymaz. 
Demem o ki, bugünkü konumuz başka bahara kaldı. 😊
Şimdilik size bu duyuruyu bir borç bildim ve o yüzden yaptım. Ama yine de sizinle paylaşabileceğim şeyler de var.

 

 

ÖLÜM KAPISI SERİSİ

Ama iyi haber okuduğum kitapları nereye gidersem gideyim, her zaman yanımda taşırım. Yani burada da kitapsız kalmadım.
Ölüm Kapısı Serisi 1. Cilt Ejder Kanadı
Şu anda okuduğum kitap ise, Ölüm Kapısı Serisi'nin ilk kitabı... Bu seriye instagramdaki grubumuzdan bir arkadaşımızla beraber başladık ve onunla ortak okuyoruz. Evet, bu bence çok güzel. 😍😍
Zaten daha önce bu serinin ben ilk dört kitabını okumuştum. (Seri yedi kitaptan oluşuyor.) Ama kitapları bulmak zor olduğu için ben bu ilk dört kitabı daha önce pdf olarak okumuştum. Gelin görün ki, fantastik okuyorsanız bilirsiniz, fantastik kitaplar pdf okunması zor olan kitaplardır, özellikle epik fantastikler... Çünkü bu tür kitaplarda okuyucuyu bilgilendirmek amacıyla başlara harita falan eklenir. Bunlara bakmak için kitabın iki de bir başına gitmek pdf de epey zor olabiliyor. Ayrıca bu çizimlere pdfde tam olarak adapte de olamıyorsunuz.
Neyse o zamanlar zaten seriyi bu yüzden yarım bırakmıştım, pdf zor oluyor diye. Yoksa seri harika, muhteşem, hatta muhteşem ötesi.



AZMİN SONU BAŞARIDIR

Seriyi pdf okuyamayınca ben de ne yaptım başladım kitapları toparlamak için araştırmaya. İlk kitap hariç altı kitabı Okuoku kitap satış sitesinde buldum. Ama ne yazık ki, temin edilirken bana serinin 4 ve 5. kitaplarının stoklarında olmadıklarını söylediler. Olsun dedim ve o iki kitap hariç diğerlerini oradan aldım, geriye kaldı toparlamam gereken üç kitap. Bunların arasından da en zoru ilk kitaptı. Çünkü serinin piyasa da en nadir bulunanı bu kitap ve Nadir Kitap'ta (birçok sahafın üye olduğu kitap satış sitesi) falan acayip faiş fiyatlara satılıyor. Ben de bir kitaba servet harcayacak kadar zengin olmadığıma göre, başka yollar araştırmaya başladım.
Ejder Kanadı Arka Kapak
İlk kitap için instagramdaki sahaflara baktım. Bir tanesi 90 tl gibi bir fiyat söyledi ama bu fiyatta indirim de yapabileceğini belirtti. Tabi ben 70 tl gibi bir indirimden söz edince bu iş de yattı. 😁
Sonra instagramda başka bir sahaftan 20 tl+kargo ücreti olarak buldum ve kaçırmadan aldım. Nihayet diğer iki kitabı da 20 ve 25 tl'ye Nadir Kitap'ta buldum ve onları da oradan alarak serimi tamamladım.
Bu serinin bulunması neden zor kısmına gelecek olursak eğer; seri esas olarak İthaki Yayınları'ndan 2000'lerde basılmış ve bir daha baskıya girmemiş. Bundan sonra da gireceği muhtemel olmayan serilerden. Ama bunun yanında bu seri, epik fantastik okurları için başyapıtlardan sayılacak kitaplardandır. Ayrıca serinin konusu orjinal ve farklı olan yegane konulardandır. Bence fantastik severlerin kesinlikle okuması gerekiyor. Ayrıca belirteyim ki, bu seriyi toplamak için uğraştığıma hiç pişman değilim aksine yapmasaydım rahat edemezdim.
Neyse artık... Bu yazı alt tarafı size bugün için bloga yazı koyamayacağımı haber vermek içindi ama bunu yaparken bile sanırım bloga yazı koymuş oldum.
Yazının güncellemesini eve gidince yapacağım canlar... Biliyorum, illa ki bu yazının güncellemeye ihtiyacı olacak.

Artık beni affedin canlar, en kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle; kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın... Seviliyorsunuz.
😘😘


NOT: 24 Mayıs Cuma günü için bloga konulacak yazı malesef olmayacak. Çünkü elimde olmayan aksiliklerden dolayı eve geç gideceğim ve bu yüzden yeni yazı ancak 27 Mayıs Pazartesi günü gelebilecek. Ama merak etmeyin, bloga fazladan bir gün yazı koyarak planıma sağdık kalacağım. O yüzden beni takipte kalın, her an sürpriz bir yazıyla karşınıza gelebilirim.

20 Mayıs 2019 Pazartesi

KİTAP YORUMU... PARDON YANLIŞ OLDU! DOĞRU BAŞLIK... DAHA BİTMEMİŞ KİTAP TEORİSİ; EREBOS...

PAZARTESİ; SENDROMLU MU, SENDROMSUZ MU?

Merhabalar Canlar, Dostlar...
Nasılsınız bakalım? Bugün bir hafta daha başladı ve sendromlu bir pazartesi ile karşınıza geldim ben de... Aslında burada empati yaptım. Çünkü ben bu aralar işsizim ve maalesef sendromlu bir pazartesi yaşayamıyorum. O yüzden bence elinizdekilerin kıymetini bilin. Belki sizin yüz çevirdiğiniz şeyler için birçok şeyini feda edebilecek insanlar vardır, kim bilir ki! Neyse bunlar hassas birer konu ve bu konular da konuşmayı daha sonraki günlere erteliyorum ve bugün için seçtiğim konuya yöneliyorum.

NE OKUYORUM, NE OKUYORUM?

Erebos - Ursula Poznanski
Bugün şu anda okuyor olduğum kitabın yorumuyla geliyorum. Şu an okuduğum diyorum çünkü kitap hala daha bitmedi ve kitapla ilgili şu ana kadarki teorilerimi sizle paylaşacağım. Bu yazıda biraz spoiler verebilirim, ona göre okuyup okumamakta karar verebilirsiniz. Ayrıca kitabı bitirir bitirmez de bu yazıyı güncelleyeceğim ve o zaman bu yazıda kesinlikle spoiler olabilir. Bu bahsettiğim, şu anda okuyor olduğum kitap Ursula Poznanski'nin Erebos adlı kitabı... Bu kitap aslında (daha önceki yazılarda da söylemiştim) bizim instagram üzerinden yaptığımız kitap kulübü ya da kitap etkinliğimizin mayıs ayı kitabı. Bu etkinliğe öncülük eden bir ablamız var; @burcununkitaplari... Bu etkinliğe onun öncülüğüyle başladık ve bu etkinliğe katılan herkesle her ay ortak bir kitap okuyoruz. Bu etkinliğe gören bilen ve duyan herkes katılabilir ve etkinliğimizi #burcuablaylakitapokuyorum etiketi altında insatgramda paylaşıyoruz. İşte bu etkinliğimizin bu aya ait kitabı; Erebos...


  EREBOS - URSULA POZNANSKİ

Erebos
Ben kitabı okumaya ayın dokuzunda başlamış olsam da daha sonra girdiğim bir reading slump sayesinde kitabı ancak daha yeni yeni tam anlamıyla okuyabiliyorum. Ne yapalım? Bu seferlik de böyle oldu. Ne diyoruz böyle durumlarda? Geç olsunda güç olmasın...
Erebos, bir bilgisayar oyunuyla alakalı bir kitap. Bir lisede okuyan öğrenciler arasında sıkı bir gizlilik içinde dağıtılan ve her geçen gün bu oyunu oynayan öğrencilerin sayısının arttığı; yine bu öğrencilerin gizlilik içinde sabahlara kadar, kendilerini kaybedercesine oynadıkları bir bilgisayar oyunu. Ama Erebos sadece bir oyun gibi durmuyor, onun arkasında bazı şüphe çeken şeyler var ve bunlar işte size kitabı okutan şeyler.
Aslında benim bilgisayar oyunlarıyla pek aram yoktur ama kitabı okurken bir anda ben de ana karakter Nick gibi oldum; gece gündüz oyun oynayasım geldi.
Yazar, harika ve bir o kadar da ürkütücü bir bilgisayar oyunu yaratmış. Oyundan ürksem de korksam da devam etmeden duramayan çocuklara hak vermeden edemedim. Ama şu da var ki, bu oyunu oynayan çocuklar gerçeklikle sanal dünyayı karıştırmaya başladılar bile ve ben kitabın sonunun nereye varacağını merak ediyorum. Gerçekten bu kitabı bana en çok okutturan şey; merak... Kitabın sonu nereye bağlanacak, nasıl bağlanacak ve nasıl bitecek? Neyse, bunları ancak kitabın sonuna geldiğimde görebilirim ve o zaman bu yazıyı güncellediğimde buraya da yazarım.

 

EREBOS

Pegasus Yayınları
Şimdi ise, kitapla ilgili teorilerimden biraz bahsetmek istiyorum. İlk olarak şu kısa bilgileri bir vereyim; kitap Pegasus Yayınları'ndan çıktı ve toplamda 478 sayfalık bir kitap. Ben daha 309. sayfadayım. Yani daha okumam gereken nereden baksanız bir 150 sayfa var ve o sayfalarda kim bilir neler olacak? Şu ana kadar da çok aksiyonlu bölümler yoktu -tabi ki oyun sahneleri hariç- ama bu kitabın sürükleyici olmadığı anlamına gelmiyor. Kitap aşırı sürükleyici ve çok sade bir dili var. Elinize aldığınız an kolay kolay bırakamayacağınız ve sayfaları çevirirken zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınız bir kitap.





GÜNCELLEME

Bu araya güncelleme koymak hoşuma gitmiyor ama bunu yapmam gerekiyor. Çünkü buradaki güncellemeyi kitabı okuyup bitirdikten sonra ekliyorum ve bu yazının devam kısmında yazdığım çoğu şeyin artık spoiler olduğundan eminim.
Kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum, harikaydı. Ama benim kitapla ilgili teorilerimin birazı tuttuğu için  aşağıda kalan yazılar spoiler içeriyor. Ayrıca bu yazıyı okuduktan sonra kitaba yönelirseniz, kitaptan zevk alamayacaklınız. O yüzden kitabı okumaya karar verirseniz yazımı okumayı burada bırakın. Eğer yok okumam derseniz devam edin ama size şunu da söylememe izin verin; çok şey kaçırıyorsunuz! Kitap gerçekten harika, muhteşem... İçindeki olay örgüsü, sonu, aralardaki ikilemler, gerilimler... Benim bu yazarın okuduğum ilk kitabı ama diline ve kurgusuna bayıldım.
Yazının bundan sonraki başlıkları spoiler içermez. Başlıklara bakalirsiniz ama bence içeriği kitabı okuduktan sonra bakın, yine de unutmayın karar size ait.

NOT: Bundan sonraki bölümlerde spoilerlar olabilir. Yazının devamını ona göre okuyup okumamaya karar verin.




TEORİLER... BU YAZIYI UMARIM "EREBOS" GÖRMEZ!!!

Erebos (Benim çizimlerimle)
Kitapla ilgili en başlıca teorim, kitaptaki bir karakterle alakalı; Adrian... Evet. Bence bu çocukta bir şeyler var. Kötü değil ama tahminen iyi de değil. Daha farklı bir şeyler, her şeye çözüm olacak bir şeyler mesela... Yani bu çocuk bence kitabın anahtar kişisi, kilit insanı...
Doğru mudur? Bilmiyorum. Bu yalnızca benim teorim. Ayrıca teorimi genişletirsem; Adrian'nın babası ölmüş ve bence bu bilgisayar oyunu, Erebos'u da o yarattı. (Bu arada Erebos, kitapta çocukların oynadığı bilgisayar oyununun adı.) Daha sonra bu oyunun tehlikeli olduğunu fark etti ve onu yok etmeye çalıştı ama bunda da başarılı olamadı ve öldürüldü. Yalnız burada bir nokta var ki o da; Adrian'nın bu babası ölmemiş, intihar etmiş. Peki bir bilgisayar oyunu yaratıcısını öldürüp ve bu olaya intihar süsü verebilir mi? Bir şekilde olabilir. Neden olmasın ki? Ben sadece o bir şekildeyi çözemiyorum. Ama inanın, bu teorim doğruysa Erebos bir şekilde bu işi yapmış olabilir. Yani bir bilgisayar oyunu cinayet işlemiş ve buna intihar süsü vermiş olabilir. Yapay zeka olabilir diyorum ya da benim aklıma daha yatan teoriye göre ise; bu cinayeti kendisi yapmamış ama oyuncularından birine yaptırmış da olabilir. Benim teorim bu yönde... Zaten sadece bir iki yerde Adrian'nın Nick'le konuşma çabaları var ki, kurduğu her cümle bence şüphe uyandırıcıydı.
Diyorum ki yani, bu teorilerim tutmasa bile Adrian'la alakalı illa ki bir şey çıkacak kitapta ve bu yüzden kitabın bir an önce sonuna gelmek istiyorum. Beni neler bekliyor görmek için sabırsızlanıyorum. Ama şimdilik bu yazının sonunda kitabı okumak yerine, ne yapacağım? Tabi ki gidip Game of Thrones'un son ve final bölümünü izleyeceğim. Sizinle o konuda da bir inceleme yapacağız. Ama bu ancak haftaya olur. O da, izlemeyenler o zamana kadar izlemiş olurlar ve spoiler yemezler diye...

"EREBOS" BENİ YOK ETTİ


Şaka, şaka... Burdayım ben! Sadece, yazının bitişini yapacağım için böyle bir espri yapayım demiştim. 😂😂😂 Neyse bakalım, o zaman artık bitirelim mi, bugünü de?
Bu yazımız biraz kısa oldu, biliyorum. Ama okuduğum kitap bitmediği için tam anlamıyla bir yorum giremediğim için
sanırım böyle oldu. Ama kitabı okuyup yazıyı güncelledikten sonra belki de yazı o zaman uygun bir uzunluğa sahip olur.
E, o zaman artık yazımızın sonuna gelelim ve hoşça kal diyelim, değil mi?
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın canlar...
Seviliyorsunuz.
😘😘😘

GÜNCELLEME (SPOİLER İÇERİR!!!)

Erebos şu dakika itibariyle bitti. Bir "geçmiş olsun"uzu alırım artık. 😉 Bu arada teorimin bir kısmı doğru çıktı. Kitabın anahtarı kesinlikle, Adrian'mış. Ama masum, oyuna kurban gittiğini düşündüğüm kişi aslında tam tersi canavar, pislik, çocukları kendi intikamı için (özellikle kendi oğlunu) manipüle eden bir cani çıktı. Kısaca bütün olanlar Adrian'ın ölmüş babası yüzünden olmuş. Adam harbi ölmüş ama ölmeden önce intikamı uğruna Erebos'u yaratmış ve oğluna bu oyunu miras olarak bırakmış. Aslında kitapta baba da hep haksız değil, onun da haklı olduğu yerler var. Ama işte... Anlatamıyorum. Ama okumanızı tavsiye ediyorum. Baştan sona harikaydı. Bu spoilerlı bölümü okumayanlar için üste yine bir tavsiye olarak güncelleme gireceğim sanırım. Çünkü bu kısmı okutuktan sonra kitaptan zevk alamazsınız. Bu konuyu da belirtip, kaçtım ben canlar... 😘😘😘

19 Mayıs 2019 Pazar

19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI'NI NUTUK'TAN BİR BÖLÜMLE KUTLUYORUZ !

19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI


Merhabalar Gençlik...
Gençlik dedim, çünkü bugün 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı... O yüzden ben de bu önemli güne uygun bir giriş yapayım dedim. Ayrıca bugünkü yazı konum da zaten bu önemli gün ve bugün sizinle Nutuk'tan bir bölüm paylaşacağım.
O zaman millet, hepinizin ve hepimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun. 💖💖💖

 

 

 

 

 

NUTUK (SÖYLEV) - GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


...
19 Mayıs 1919'da genel durum ve görünüm - Genel durumu değerlendirme - Düşünülen kurtuluş yolları
...

II. Genel durumu değerlendirme
Bu açıklamalardan sonra genel durumu, daha dar bir çerçeve içine alarak, çabuk ve kolayca, hep birlikte gözden geçirelim:
Düşman devletler Osmanlı Devleti'ne ve ülkesine nesnel ve tinsel (maddi-manevi) yönden saldırmışlar; onu yok etmeye ve paylaşmaya karar vermişler. Padişah ve Halife olan kişi, yaşam ve rahatını kurtarabilecek çare aramaktan başka şey düşünmüyor. Hükümeti de aynı durumda. Farkında olmadığı halde başarısız kalmış olan Ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri bekliyor. Felaketin korkunçluğunu ve ağırlığını anlamaya başlayanlar, bulundukları çevreye ve olaylardan etkilenebilme güçlerine göre, kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyorlar... Ordu, adı var, kendi yok durumda. Komutanlar ve subaylar, Genel Savaş'ın bunca sıkıntı ve güçlükleriyle yorgun; yurdun parçalanmakta olduğunu görmekle yürekleri kan ağlıyor; gözleri önünde derinleşen karanlık felaket uçurumun kıyısında, kafaları çıkar yol, kurtuluş yolu aramakta...
Burada, pek önemli olan bir noktayı da belirtmeli ve açıklamalıyım. Ulus ve ordu, Padişah ve Halife'nin hayranlığından haberi olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı yüzyılların kökleştirdiği din ve gelenek bağlarıyla içten bağlı ve uysal. Ulus ve ordu, kurtuluş yolu düşünürken, kuşaktan kuşağa geçen bu alışkanlık dolayısıyla, kendinden önce yüce Halifeliğin ve Padişahlığın kurtuluşunu ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halife'siz ve Padişah'sız kurtuluşun anlamını kavramaya yetenekli değil... Bu inanca aykırı görüş ve düşüncelerini açığa vuracakların vay haline! Hemen dinsiz, vatansız, hayın sayılır, istenmez.
Bir başka önemli noktayı da söylemek gerekir. Kurtuluş yolu ararken, İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük Osmanlı Devleti'nin yanında, koskoca Almanya, Avusturya-Macaristan varken hepsini birden yenen, yerlere seren İtilaf kuvvetleri karşısında, yeniden onlarla düşmanlığa varabilecek durumlara girmekten daha büyük mantıksızlık ve akılsızlık olamazdı.
devletleri gücendirmemek, temel ilke gibi görülmekteydi. Bu devletlerden yalnız biriyle bile başa çıkılamayacağı kuruntusu, hemen bütün kafalarda yer etmişti.
Bu anlayışta olan yalnız halk değildi; özellikle, seçkin denilen insanlar bile böyle düşünüyordu.
Öyleyse, kurtuluş yolu ararken iki şey söz konusu olmayacaktı:
Önce, İtilaf Devletleri'ne karşı düşmanlık durumuna girilmeyecekti; (sonra da) Padişah ve Halife'ye canla başla bağlı kalmak temel koşul olacaktı.


III. Düşünülen kurtuluş yolları
1. Türlü öneri ve kararlar: Şimdi Baylar, izin verirseniz size bir soru sorayım: Bu durum ve koşullar karşısında kurtuluş için, nasıl bir karar akla gelebilirdi?
Açıkladığım bilgilere ve gözlem sonuçlarına göre, üç türlü karar ortaya atılmıştı:
Birincisi, İngiltere'nin koruyuculuğunu istemek;
İkincisi,  Amerika'nın güdümünü istemek.
Bu iki türlü karara varmış olanlar, Osmanlı Devleti'nin bir bütün olarak kalmasını düşünenlerdir. Osmanlı ülkesinin ayrı ayrı devletler arasında paylaşılmasındansa, bu ülkeyi bir bütün olarak bir büyük devletin kanadı altında bulundurmayı yeğleyenlerdir.
Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş yollarıyla ilgilidir. Örneğin: Bazı bölgeler, kendilerinin Osmanlı Devleti'nden koparılacağı görüşüne karşı ondan ayrılmamak yollarına başvuruyor. Bazı bölgeler de, Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılacağına, Osmanlı ülkesinin paylaşılacağına olupbitti gözüyle bakarak kendi başlarını kurtarmaya çalışıyorlar.
Bu üç türlü kararın gerekçesi, yapmış olduğum açıklamalar arasında vardır.
2. Ya bağımsızlık ya ölüm: Baylar, ben bu kararların hiç birini yerinde bulmadım. Çünkü bu kararların dayandığı bütün gerekçe ve mantıklar çürüktü, temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz o günlerde, Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi bütün bütüne parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türkün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son olarak, bunun da paylaştırılmasını gerçekleştirmek için uğraşılmaktaydı. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı, Padişah, Halife, hükümet, bunların hepsi, içeriğini yitirmiş bir takım anlamsız sözlerdi.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ve ne gibi yardım istemek düşünülüyordu?
O halde sağlam ve gerçek karar ne olabilirdi?
Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulusal egemenliğe dayalı bağılsız - koşulsuz (tam) bağımsız bir Türk devleti kurmak.
İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun'da Anadolu topraklarına basar basmaz uygulamaya başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Bu kararın dayandığı en sağlam düşünüş ve mantık şuydu:
Temel ilke, Türk Ulusu'nun onurlu ve şerefli  bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu, ancak tam bağımsız olmakla sağlanabilir. Ne denli zengin ve gönençli olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık önünde, uşaklıktan öte bir gözle görülmeye layık olamaz.
Yabancı bir devletin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. Bu aşağılık duruma gerçekten düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir yönetici getirmeleri hiç düşünülemez.
Oysa, Türkün onuru ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir.
Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm!
İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktı.
Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranılacağını düşünelim. Ne olacaktı? Tutsaklık.
Peki efendim, öteki kararlara uymakla da sonuç bu olmayacak mıydı?
Şu ayırımla ki, bağımsızlığı için ölümü göze alan ulus, insanlık onur ve şerefinin gereği olan her özveriye
başvurduğunu düşünerek avunur ve tutsaklık zincirini kendi eliyle boynuna geçiren uyuşuk, onursuz bir ulusa oranla, dost ve düşman gözündeki yeri elbette (çok) başka olur.
Sonra, Osmanlı soyunu ve devletini (hanedan ve saltanatını) sürdürmeğe çalışmak, elbette Türk Ulusuna karşı en büyük kötülüğü yapmaktı. Çünkü ulus, her türlü özveriye başvurarak bağımsızlığını sağlasa da, Padişahlık sürüp giderse, bu bağımsızlık güvenceli sayılamazdı. Artık, yurtla, ulusla hiçbir duyunç (vicdan) ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve ulus bağımsızlığının ve onurunun koruyucusu durumunda bulundurulması nasıl uygun görülebilirdi?
Halifeliğe gelince; bilim ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında bunun gülünç sayılmaktan başka niteliği kalmış mıydı?
Görülüyor ki, verdiğimiz kararın uygulanmasını sağlamak için, ulusun daha alışık olmadığı sorunlara el atmak gerekiyordu (ve) kamuca konuşulmasında büyük sakıncalar bulunacağı düşünülen sorunların söz konusu edilmesinde kesin zorunluluk vardı. (Şöyle ki):
Osmanlı Hükümetine, Osmanlı Padişahına ve Müslümanların Halifesine başkaldırmak ve bütün ulusu ve orduyu ayaklandırmak gerekiyordu.
Türk atayurduna ve Türkün bağımsızlığına saldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütün ulusça silahlı olarak karşı çıkmak ve onlarla savaşmak gerekiyordu. (ancak) bu önemli kararın bütün gereklerini ve isteklerini ilk gününde açıklamak ve söylemek, elbette yerinde olmazdı. Uygulamayı bir takım evrelere ayırmak ve olaylardan yararlanarak ulusun  duygu ve düşünceleri üzerinde işlemek ve adım adım ilerleyerek amaca ulaşmaya çalışmak gerekiyordu. Nitekim öyle olmuştur. Ama, dokuz yıllık tutumumuz ve yaptıklarımız bir mantık zinciri içinde irdelenirse, ilk günden bugüne dek izlediğimiz genel gidişin, ilk kararın çizdiği çizgiden ve yöneldiği amaçtan hiç ayrılmamış olduğu kendiliğinden belirir.


3. Kaçınılmaz tarihsel süreç ve büyük ulusal giz:  Burada, kafalarda yer tutabilecek kimi duraksama düğümlerinin çözülmesini kolaylaştırmak için bir gerçeği hep birlikte gözden geçirmeliyiz:
Beliren ulusal savaşın tek amacı, yurdun yabancı salgınından kurtarmak olduğu halde, bu savaşın, başarıya ulaştıkça, ulusal istence (iradeye) dayalı yönetimin bütün ilkelerini ve biçimlerini evre evre bugünkü döneme değin gerçekleştirmesi, doğal ve kaçınılmaz bir tarih süreci idi. Bu kaçınılmaz tarih sürecini, geleneksel alışkanlığıyla, hemen sezinleyen padişah soyu, ilk andan başlayarak ulusal savaşın amansız bir düşmanı oldu. Bu kaçınılmaz tarih akışını, ilk anda ben de gördüm ve sezinledim. Ama, baştan sona, bütün evreleri kapsayan sezgilerimizi ilk anda bütünüyle açığa vurmadık ve söylemedik. İleride olabilecekler üzerine çok konuşmak, giriştiğimiz gerçek ve nesnel (maddi) savaşa boş kuruntular niteliği verebilir ve dış tehlikenin yakın etkileri karşısında üzüntü duyanlar arasından da, alışkanlıklarına, düşünsel yeteneklerine, ruhsal durumlarına uymayan olası değişikliklerden ürkeceklerin ilk anda direnmelerine yol açabilirdi. Başarı için uygun ve güvenilir yol, her evreyi vakti geldikçe uygulamaktı. Ulusun gelişmesi ve yükselmesi için esenlik yolu buydu. Ben de böyle yaptım. Ancak tuttuğum bu uygun ve güvenilir başarı yolu; yakın çalışma arkadaşım olarak tanınmış kişilerden kimileriyle aramızda, zaman zaman görüşlerde, davranışlarda, yapılan işlerde beliren temelli veya ikinci derecede bir takım anlaşmazlıkları, kırgınlıkların, dahası, ayrılıkların da nedeni ve açıklaması olmuştur. Ulusal Savaşa birlikte başlayan yolculardan kimileri, giderek ulusal yaşamın bugünkü cumhuriyet yasalarına dek uzayan gelişmelerinde, kendi düşün ve ruh yeteneklerinin kavrama sınırı bittikçe, bana direnmeye ve karşıt olmaya başlamışlardır. Bu noktaları, aydınlanmanız için, kamuoyunun aydınlanmasına yararlı olmak için,  sırası geldikçe, birer birer göstermeye çalışacağım.
Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse diyebilirim ki ben, ulusun duyuncunda ve geleceğinde sezdiğim büyük gelişme yeteneğini, bir ulusal giz gibi kendi duyumcumda taşıyarak yavaş yavaş bütün toplumumuza uygulatmak zorundaydım.


DAHA NE SÖYLENEBİLİR Kİ?

Değil mi ama? Daha ne söylenebilir, daha ne denebilir ki? Bence bütün Türk milletinin okuması gereken bir eser. Sonuçta bu eserde tarhimizin bir bölümü, o dönemi yaşamış ve o dönemdeki en önemli şahsiyetten anlatılıyor.
Mustafa Kemal ATATÜRK...
Seviliyor ve sevilmeye devam edilecektir.
Tekrar, bütün milletimizin 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.
Kendinize ve sevdiklerinize ve ülkenize ve vatandaşlarınıza iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

YAĞMURLU BİR GÜNDE YAPTIĞIM ŞEYLER