Hakkımda

Fotoğrafım
Çaylarınızı kapıp gelin ve sizinle güzelce bir muhabbet kuralım. Hayattan birazcık kopmaya hakkınız olsun değil mi? Bakmayın sayfamda çok aktif olamadığıma ama siz gelirseniz eğer, bu sayfamda daha çok aktif olmamı gereltirecek ve işte o zaman beraberce bir şeyler başarmış olacağız. Dikkat edin; biz diyorum, ben değil! Çünkü bu sayfayı ben oluştursam bile sizsiz hiç bir şey başarılı olamaz. Unutmayın ki, ilk başta ben bu sayfayı kendim için kurmuş olsam da, daha sonra paylaşacak kimsem olmadığı için bana hiç bir yararı olmadı. Bu yüzden size ve paylaşacaklarımıza ihtiyacım var. Haydi o zaman, daha ne bekliyorsunuz! Bir çay koyup gelin yanıma, daha paylaşacak bir çok şeyimiz var. :)

12 Ekim 2019 Cumartesi

BEN YİNE AZICIK AZICIK UĞRADIM BURALARA...

Bir Önceki Yazı Güncellemesi Olur mu, Olmaz Mı?

Selamlar...
İlk önce söyleyeyim ki, bir önceki yazıyı güncellemedim. Çünkü bir kaç aksilik yüzünden çizgi romanlarımın bir kaçı henüz elime ulaşmadı ve ben de hepsi elime ulaşınca o yazıyı güncellemek istedim. Bu gidişle o yazıyı güncelleyemeyip o yazıya bağlı ayrı bir yazı da girebilirim. Sonuçta üstünden bayağı bir zaman geçti sayılır.
Ayrıca o yazımda bahsetiğimden hariç bir kaç çizgi roman alışverişi daha yaptım. Bu sefer Avengers'ın All New-All Different dönemini indirimde yakaladım ve uzun süredir almayı beklettiğim bir seri olduğu içinde bu fırsatı kaçırmadan alışverişimi bir çırpıda yapıverdim.
Bu arada merak edenler, bir önceki yazıma bu cümlenin sonundaki emojiden ulaşabilirler. 💜

 Sineklerin Tanrısı - Parfümün Dansı

Bir güncelleme de okuduğum kitaba getireyim o zaman... Sineklerin Tanrısı'nı bitirdim canlar ve akabinde de okuma grubmuzla bu ay okuyacağımız Parfümün Dansı'na başladım. Bu kitapla ilgili daha önce bir alışveriş yazısı daha oluşturmuştum. Kitabı çok severek almış ve bir an önce okumak istiyordum ama sonra bu kitabı kitap kulübümüze ekleyince tabi ki okumak için bekledim. Kitabı nereden, ne kadara temin ettim merak edenler için yine bir emoji bırakıyorum. 💙 Bu emojiye tıklayarak o yazımı da okuyabilirsiniz. Bu arada o yazımda sadece Parfümün Dansı yok, o alışverişte aldığım bir kaç tane daha ürün var.

Bu iki kitap hariç bu ay içinde bir de Christian Jacq'ın Mısır Yargıcı Üçlemesi serisini okumak istiyorum. Bu kitaplar bu arada eski kitaplar ve basımı yok. Ben ilk iki kitabı şans eseri instagram üzerinden satış yapan bir sayfadan bayağı ucuza almıştım. Son kitabı da geçenlerde Nadir'den sipariş verdim. Ne yazık ki son kitabın ebatı ilk iki kitaba göre küçük geldi. Aslında kitapların baskıları da, baskı yılları da ve hatta yayınevleri de aynı ama niye boyut farklı var çözemedim. Bu konuda bir bilgisi olan arkadaşlar varsa bana yazsınlar lütfen... Çünkü kitaplar bu şekilde pek de hoş durmuyor açıkçası ki siz de  sağdaki fotoğrafta görüntüyü görebiliyorsunuz.
Neyse bu bahsettiğim kitaplardan hariç zamanım olursa bu ay içinde okumak istediğim bir kaç kitap daha var ama onları sizle bu ay içinde okuyabilecek olursam paylaşacağım. 

 Pegasus Alışverişi

Bu arada Pegasus alışverişimi de yaptım ve kitaplarım geldiler. Onları da sizle paylaşayım. Bu serileri de uzun zamandır almak istiyordum ve kısmet bu zamanlaraymış.
Jane Austen Hayatımı Mahvetti
Yani anlayacağınız okunacaklar yine birikti. Artık almayı bırakıp okuma dönemine girmem gerek ki Parfümün Dansı çok iyi gidiyor diyebilirim. Bu kitabı okuyan herkes istisnasız çok sevmişti ya da bana hep sevenler denk geldi. Bilemiyorum. Ama genelde bir kitaba yüksek beklentiyle başlamam ki sonunda aradığım şeyi o kitapta bulamazsam hayal kırıklığını aşırı bir şekilde hissediyorum. Ama bu kitaba gerçekten yüksek bir beklentiyle başladım ve şu ana kadar tam anlamıyla o beklentimi karşılayamamış olsa da ilerleyen sayfalarda karşılayacağını düşünüyorum. Çünkü kitap şu an garip bir şekilde hoş ilerliyor. Zaten beklentimi tam anlamıyla karşılamaya da bilir ki dediğim gibi benim beklentim normalin çok çok üstündeydi bu kitap için.

 

 Gelecek Planları

Bir ara sizle çizgi romanlarımla ilgili de bir yazı paylaşayım. Tabi bu yazıları Marvel ve Dc diye ayırmam gerek. Gerçi Dc'den pek bir şeyim yok, aslında sadece Batman one shot çizgi romanları var. Neyse zaten o yazılar için ilk önce çizgi romanları okumam gerek. Okumadan sizle paylaşamam ki sonuçta sizle bir inceleme yapamayız. 
Ayrıca Marvel ve Dc'den hariç başka çizgi romanlarım da var. Onlarla ilgili de incelemeler hazırlayabilirim, tabi ki okuduktan sonra...
Bugünün konusu yoktu arkadaşlar. Sadece bloga yazı koymak istedim ve burayı özlediğimi fark ettim.  O yüzden şöyle genel konuşup genel bir muhabbet havası olsun istedim, umarım olmuştur.
Ama aklımda şu da var ki; bu aya ait okuma listemi tamamlayıp ek olarak okuyacağım bir kitap da olursa eğer, sizle o kitaptan beğendiğim alıntıları paylaşmayı planlıyorum. Hem bu bana motive olur ve elimdeki kitapları oyuncak etmeden çok fazla süründürmeden bitiririm hem de blogu fazla ihmal etmemek içinde bir bahane yaratmış olurum. Bu duruma galiba, bir taşla iki kuş diyoruz... Ama bakalım gelecek neler gösterecek?

 Yeni Bir Başlangıç Yapabilmek İçin Yine Bir Son

O zaman şimdilik yine bir veda yapıyoruz ve diyoruz ki, arayı çok fazla aşmamak dileğiyle... Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

30 Eylül 2019 Pazartesi

YENİDEN DÖNÜŞ YOLUNDAYIM. BAKALIM BU SEFER TUTTURABİLECEK MİYİM ROTAYI?

SON DURUMUM

Selamlar canlar...
Bayağı bayağı uzun bir ara yoktum. Malum iş güç ama bunu tabi ki bahane etmeye hakkımda yok, biliyorum. Ama sonuçta durum bu ve ben burları bayağı bir ihmal ettim. Bunun için şimdiden affınıza sığınıyorum.
Peki buralarda olmadığım bu süre zarfında acaba ben neler yaptım? Tabi ki de bunları şimdi paylaşamam çünkü bir çok şey yaptım. Öncelikle bir çok kitap okudum, dizi izledim, yeni diziye başladım, evin işleri vardı, odanın şeklini değiştirdim, kitaplarımı yeniden düzenledim ve bolca kitap aldım ki hala daha almaya devam ediyorum. Şu an gelecek iki kargom var mesela...

BURALARA YİNE KİTAPLARLA DÖNDÜM ANLAŞILAN

İlk kargomu Kitapyurdu'ndan yaptım ve iki tane kitap kılıfı aldım. Bunun yanında bir tane çizgi roman ve bir tane de Shakespeare kitabı aldım. Diğer bir kargoda ise Babil.com'dan gelecek. Biliyorsunuzdur ya da bilmiyorsanız artık öğrendiniz, Babil'de çizgi romalarda acayip indirim vardı ve ben de uzun zamandır çizgi roman alışverişi yapmamıştım, pahalılar diye ve şimdi indirim görünce direkt balıklama atladım. Siparişim Batman çizgi romanları üzerine oldu. Uzun zamandır almak
istediğim kült eserleri topladım ve hepsine 170,00 tl gibi bir fiyat ödedim ama bence değdi. Şimdi ise bir an önce ellerime gelsinler istiyorum. Onları canlı canlı görmek istiyorum. Yerlerini bile hazırladım, daha ne olsun ama değil mi?!
Babil'den yaptığım çizgi roman alışverişinin ayrıntılarını sizle aşağıda ayrı bir başlık altında bakarız diyorum ve yazıya başlamadan önce kitap okuyacağım diye koyduğum kahvemden bir yudum alıyorum.
Evet bu yazıya başlamadan önce sözde Sineklerin Tanrısı'nı okuyacaktım hatta bu kitap sözde bu ayın son kitabı olacaktı. Burada ne diyoruz biliyor musunuz? Hayaller ve hayatlar...
Bu arada bir tane daha siparişim beklemede... Sepeti yaptım ama siparişi ancak bir daha ki ayda verebilirim. Çünkü bu alışverişim 250,00 tl'ye patlayacağı için bir daha ki maaşı beklemek istedim. Ama bu alışverişe de bu kadar harcama bence değer çünkü N11'den kendime Pegasus sepeti yaptım. İstediğim ama beklettiğim seriler vardı ve ben de artık, "Beklemesin," dedim. Tabi bu serilerde hep instagram üzerinden kurduğumuz okuma kulübümüzünde etkileri var. Özellike  Pegasus'un alacak olduğum bu serileri @selkoray abimin tavsiyelerinden ki Koray Abi sayesinde Babil'den yaptığım çizgi roman alışverişimde tam anlamıyla doyurucu oldu. Yine o alışverişte de Koray Abi'nin katkılarını azımsayamam. Resmen çizgi roman sepetini beraber yaptık ve ona gerçekten çok teşekkür ediyorum. Bana harika seçimler yapmam da aşırı yardımcı oldu.

BATMAN ÇİZGİ ROMANLARI...

 Evet, geldik şimdi Babil'den yaptığım ve içlerinden biri hariç diğerlerinin hepsi Batman çizgi romanı olan yedi adet çizgi roman alışverişime... Başlamadan önce belirteyim ki çizgi romanların fotoğraflarını buraya koymayacağım çünkü çizgi romanlar elime ulaştığında her birinin fotoğrafını bizzat kendim çekip bu yazıyı o fotoğraflarla tekrar güncellemek istiyorum. Zaten bence fotoğraflara gerek de olmayabilir çünkü aldığım çizgi romanları -eğer ki çizgi roman okuruysanız- biliyorsunuzdur ve hatta onlar siz de çoktan vardır.
Şimdi gelelim aldıklarıma... İlk olarak Koray Abi'nin tavsiyesi üzerine ve benim de çizgi romanın açıklamasını okuduğum anda, "Kesin almam gerek!" demiş olduğum, Batman: Gülen Adam... Bu çizgi romanda Batman ve Joker'in ilk karşılaşmaları anlatılıyormuş. Bu arada not olarak araya giriyorum. Ben DC'de kesinlikle bir Batman hayranıyım -zaten artık bunu anlamışsınızdır- ve en sevdiğim düşmanı da kesinlikle Joker'dir ve bunların ilk tanışmalarını yine kesinlikle okumak istiyorum ve o yüzden çizgi romanı direkt sepetime atmıştım. İkinci çizgi romanım, Batman: Pelerinli Süvariye Ne Oldu?... Aslında bu çizgi romanı sırf Neil Gaiman adını gördüğüm için aldım desem yeridir. Ama sonra çizgi romanın açıklamasını da okuyunca beğendim. Batman'in öldüğünü hayal edin ve neden öldüğü hakkında düşünmeye başlayın. Devamını ben de çizgi romanım elime ulaştığında okuyup öğreneceğim. Gelelim üçüncü çizgi romana, Batman: Noel... Yine bir Koray Abi tavsiyesi ve gözüm kapalı sepete eklediklerimden. Başka da bir şey demiyorum. Okuyup göreceğim... Sıradaki çizgi romanımız ise, Batman: Hush... Ve yine yine bir Koray Abi'nin tavsiyesi... "Batman'in bütün düşmanları bir arada ve bilinmeyen başka bir düşman tarafından piyon olarak kullanılıyorlar. Acaba bu yeni süper kötü kim ve Batman'i neler bekliyor?" İşte çizgi romanın açıklamasını okuduğum anda aklımdan geçenler tam olarak bunlardı. Heyecan dorukta... Neyse biz diğer bir çizgi romana geçelim, Batman: Avrupa... Yine Koray Abi tavsiyesi ve en merak ettiğim çizgi romanlardan... Yine Batman, yine Joker... Bu sefer ikisinin de birbirine ihtiyacı var. Sonlara doğru gelirken aldığım bir diğer çizgi roman ise, Batman: Bitmeyen Cadılar Bayramı... Yine Koray abi ve bu sefer kesinlikle burada adını kullanmamı hak ediyor. Çünkü bana kesinlikle bu çizgi romanı o aldırttı. Ben indirime rağmen pahalı olduğu için almak taraftarı değildim. Ama o buna değeceğini söyledi ve bunu o diyorsa kesinlikle değer diye düşündüm. Çizgi romanı ben indirimli haliye 36,00 tl'ye aldım ama bu çizgi roman 376 sayfa... Sanırım elime geldiğinde bir tuğlam daha olmuş olacak. Zaten sepetimin kabarmasnı da sağlayan bu çizgi roman oldu ama ben pişman değilim, iyi ki de yapmışım. Çünkü bu fiyata bir daha bu çizgi romanı bulamayabilirdim. Neyse şimdi ise geldik, siparişmde sadece Batman olmayan ve bu alışverişteki son çizgi romana, Kingdom Come... Ve artık bu efsaneye de sahip olacağım, yakında... Bu çizgi romanı her alan, okuyan, aşırı övdü ve bu da bana, "Demek ki bunda gerçekten bir efsane var," dedirtti. Şimdi de indirimde bulunca alıverdim gitti. Bu çizgi roman için Batman değil dedim ama çizgi romanın içinde yine Batman var. Hatta bildiğim kadarıyla bu çizgi romanda bir çok kahraman bir arada var diye biliyorum. O zaman gelsin bebeklerim. Dört gözle onları
bekliyorum...
Yeri hazır demiştim. Çizgi romanlar elime gelince nasıl olsa bu yazıyı güncelleyeceğim ya o zaman bu fotoğrafın diğer halini de atarım artık...

VE FİNAL...

Daha öncelerde burda bahsettim mi bilmiyorum ama ben çizgi romanlarda Dc'den çok Marvel'cıyımdır aslında ama bu alışverişim sırf Dc üzerine oldu. Bunun da sebebi aslında belli. Marvel seri olarak genelde bastığı için çizgi romanları bir almaya başladığınızda genelde tüm seriyi almak istiyorsunuz. Ama böyle bir lükse sahip olmak benim için çok zor. Ayrıca Marvel'ın seri olmayan tek çizgi romanlarını da pek takip etmiyorum. Tek çizgi romanlarda bu yüzden Dc benim için daha iyi. Özellikle seri olmayan, tek Batman çizgi romanlarını alıp kendime arşivlemek istiyorum. Şimdilik bakmayın az var ama ileri de ne olur bilinmez tabi ki... Marvel'da da aslında az, ondan da bir tek Avengers'ların Marvel Now! dönemi var ve ondan sonraki dönemi ne kadar takip etmek istesem de edemedim. Ama Marvel'da da en çok Ihuman'ları beğendiğimi de söylemeden geçmeyeyim. Neden bilmiyorum ama Inhuman'lar aşırı hoşuma gidiyor, özellikle Black Bolt'a bayılıyorum. Aslına bakılırsa Marvel'da hayran olduğum bir çok süper kahraman var ve Black Bolt bunlardan birisi saadece.. Neyse bu son kısımın final olması gerekiyordu ama ben yine çok konuşup finali bile dağıtıverdim. O yüzden şimdi artık bu yazımın finalini de yapayım ve size artık çok fazla kayıplara karışmama sözü vererek kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar demiş olayım. Bir daha ki sefere görüşmek üzere, seviliyorsunuz...
😘😘😘

14 Haziran 2019 Cuma

DUYURU!

 ÇOK ÜZGÜNÜM, GERÇEKTEN...

Merhabalar canlar,
Bugün cuma ve yeni bir yazı daha beklediğinizi biliyorum. Ama malesef bugün bir onumuz olmayacak.  Çünkü bir haftadır hergün evden sabah saat çıkıp akşam 10 buçuk, 11 gibi giriyorum ki eve gelince de iş devam ediyor. İşte yapamadıklarımı evde yapmaya devam ediyorum. Sanırsınız ki, dünyayı ben kurtarıyorum. 😂
Velhasılı kelam durum böyle ve ben bu aralar çok yorgun ve yoğunum. O yüzden elimden geldiğince burayı da ihmal etmemeye çalışıyorum. Ama o da olmuyor. Yetişemiyorum. Arada bir yazı koyamıyorum ve planıma sadık olamıyorum. Lütfen beni affedin canlar...
Ama burayı boşlamamak için gerçekten elimden geleni yapıyorum. Umarım en kısa sürelerde yazılarımla tekrar karşınıza gelebilirim. Planım, pek sadık olamasam da devam ediyor. Belki ilerde günleriyle oynama falan yapabilirim o kadar.
Beni bekleyin canlar...
Burayı terk etmeyeceğim.
Bunun için çabalayacağım...
Bir dahaki yazıya kadar, şimdilik hoşçakalın dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın, seviliyorsunuz...
😘😘😘

12 Haziran 2019 Çarşamba

DERGİ İNCELEMESİ... "KAFKAOKUR SAYI 38 - PART 2" (DEVAMI GELDi)

 TEK BAŞLIK, ORTAYA...

İyi geceler canlar...
Evet. İyi günler ya da merhaba ya da selamlar değil, iyi geceler diyorum. Çünkü benim için yine aynısı geçerli. Yine işten geç döndüm ve yine oturup bilgisayar karşısına sızana kadar size söz verdiğim Part 2'yi yazacağım. Bu arada bu yazıların güncellemeleri de en kısa sürede olacak. Çünkü malum bu aralar yorgun olduğum için yazılarımda eksiklerim, yanlışlıklarım çok olabilir. Bunlar içinde yakın bir zamanda güncellemeler yapacağım bu yazılara...
O zaman başlayalım mı bugünkü konumuza...

Nerede kalmıştık? Dergimizin kaçıncı sayfasında kalmıştık? Hatırlayanlarınız yok mu hiç? O zaman ben söyleyeyim; sayfa 36'da kalmıştık, Zeynep Şen'in kaleme aldığı Suçlu Yazarlar adlı makalede... Bu makalede kimler kimler yok ki? Daha önce suç işlemiş daha sonra yazar olanlar var. Yazar olup da suç işlemiş olanlar var. Okuyunca şaşıracağınız ama bir o kadar da bilgi sahibi olacağınız iyi bir araştırmadan doğan güzel bir makale olmuş. Ben okurken çok memnun oldum, çok hoşuma gitti. Yandaki fotoğrafta makalenin bir kısmı yer alıyor ama önemli ve daha çok ilgileneceğinizi düşündüğüm kısımlar diğer kısımında yer alıyor. Ama yine de size bir fikir vermesi adına bu fotoğrafa bir göz atabilirsiniz ve siz o fotoğrafı incelerken ben bir sayfa daha çeviriyorum.


Bu sefer karşıma Kendi Gökyüzüm adlı bir yazı çıkıyor. Bu yazının yazarı da Deniz Barut ve kısacık ama içi dopdolu bir yazı... Satır aralarına çok güzel düşünceler yerleştirilmiş sade bir dille yazılmış bir yazı olmuş.Sağdaki fotoğraftan tüm yazıyı okuyabilirsiniz ve umarım benim gibi sizin de hoşunuza gider.

 
Sayfaları çevirmeye devam ediyoruz canlar ve bu sefer karşımıza yine birbirinden güzel duygularla yazılmış iki hikaye daha çıkıyor. Bir tanesi Enes Topuz'un yazdığı Battaniye Mevsimi ve ben bu yazının resmini çok sevdim. Sol tarafta onu da görüyorsunuz zaten.



Bir diğer yazımız ise Kamuran adlı kısa bir öykü ve yazarı Mustafa Çoban... Kamuran değişik ve güzel bir öyküydü. Biraz hüzünlü, biraz içinizi acıtan, biraz da yüzünüzde buruk bir gülümseme sağlayan kısa bir an yaşatıyor size ve bunların ardından dergimizdeki son kısa hikayeye geliyor sıra; Bankın Baharı...
Ya bir hikaye bu kadar naif, bu kadar sade, bu kadar güzel ve bu kadar duygu yüklü olabilir mi? Olabiliyormuş demek ki! Çünkü bu hikaye tıpkı öyleydi... Hikayenin tamamını yandaki fotoğrafla birlikte paylaşıyorum. Oradan okuyabilirsiniz. Biliyorum ki, siz de seveceksiniz...
 
Bu hikaye dergideki son hikayeydi ve bu hikayeden sonra sayfayı çevirdiğimizde karşımıza bir şiir ve derginin bitiş sayfası geliyor. Dergimizin son şiirini de yine sizle bir fotoğraf aracılığıyla paylaşıyorum. Şiir sevenler oradan okuabilirler. Okumak isteyenler bununla meşgul olurken ben devam edip dergimizi artık kapatıyorum ve dergiyi kapattıktan sonra yine beni bir efsane çizim bekliyor.

Derginin kapağı bir Yüzüklerin Efendisi karekteri olan Gandalf'tı ve derginin arka kapağında ise, yine bir Yüzüklerin Efendisi karakteri olan Frodo yer alıyor.

Ve böylece biz de beraberce Dergi İncelemesi Part 2 ve Dergi İncelemesinin sonuna gelmiş oluyoruz. Beraberce bence çok güzel bir dergi incelemesi yaptık. Ben bundan sonra da buna devam edelim derim. Ama siz bu duruma ne dersiniz acaba? Cevabınızı, yorumlarınızı bekliyorum, mutlaka... Ayrıca PArt 1'i okumayıp, okumak isteyenler bu cümlenin sonundaki emojiye tıklarlarsa o yazıyı da okuyabilirler. 😊


Ama canlar ben yine artık dayanamıyorum ve ekrana bakarken yine gözler kayıyor. O yüzden size yazımın başında da olduğu gibi yine iyi geceler diliyorum ve diyorum.
Ben artık yatmaya kaçar, dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

10 Haziran 2019 Pazartesi

DERGİ İNCELEMESİ... "KAFKAOKUR SAYI 38 - PART 1" (DEVAMI GELECEK!)

BİRAZ BİRAZ YOĞUNUM BU ARALAR

Merhabalar Canlar...
Nasılsınız bakalım? Beni hiç sormayın. Ben aşırı yorgunum. Yeni iş, işe alış, iş ortamına adapte ol, çalışma arkadaşlarını tanı falan derken ilk dört gün içinde neredeyse bitmiş bir haldeyim. Ama şimdi bunları boş verelim de bugünkü konumuza yoğunlaşalım.
Bugün giriş kısmını uzun tutmadan direkt konuya dalmak istiyorum. Zaten saat geç oldu. Ben ancak işten geldim ve direkt söz verdiğim gibi bu yazıyı yazmaya başladım ve bunu yazar yazmaz da büyük ihtimal uyuyakalacağım.
E o zaman hadi başlayalım... Kemerlerinizi sıkıca bağlayın ve uçmaya hazır olun!

DERGİ İNCELEMESİ

Bugünkü konumuz canlar, dergi incelemesi... Elimde olan dergilerden birisini geçen günlerde seçtim ve okumaya başlamıştım. Bu da baştan sona tam anlamıyla ilk edebiyat dergisi okuyuşumdu. Bundan sonra da okuyacağım gibi duruyor. Ayrıca ayda bir böyle dergi incelemesi de girmek istiyorum bloga... Eğer siz de bu fikri severseniz lütfen bana yorum atın ki, bu konuyu ona göre ayarlayayım. Şimdi gelelim ilk dergi incelememize...

Kafkaokur - Sayı: 38
Dergimizin adı; Kafkaokur ve incelediğimiz sayısı nisan ayında çıkan 38. sayıdır. Hani şu kapağında Gandalf'ın muhteşem çizimi bulunan sayı... Ayrıca dergiyi aldığınızda yanında bir de Gandalf'ın iki çizimini size hediye ediyor ve çizimin biri kapakta bulunan resim.O resimleri de yine aşağıda paylaşıyorum.




Yanda her iki çizimi de sizle paylaştım. Ayrıca dergiyi okurken de yine size Yüzüklerin Efendisi'ndeki diğer karakter çizimleri de eşlik ediyor. Zaten bunları sayfa sayfa ilerlerken de birlikte göreceğiz. O zaman ilk sayfayla paşlayalım mı?





İlk sayfada bizi Gandalf'ın bir sözü karşılıyor. Bize diyor ki; "Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölülerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez. Ben de Gollum'un ölmeden önce iyileşeceğini pek ummuyorum, ama bir şansı hep var."
Tabi bu sözü kitapta Gandalf diyor ama esas söz tabi ki yazar J.R.R. Tolkien'e ait...

Bu karşımıza çıkan sayfadan sonra bir sayfa daha çevirip artık resmi olarak
dergimizi okumaya başlıyoruz. Bir sonraki sayfada bizi Tolkien'in bir karakalem çizimi ile biyografisi karşımızı çıkıyor. Biyografiyi okurken çok memnun kaldım. Tolkien'le ilgili bilmediğim bir çok şey öğrendim. Çok güzel hazırlanmış bir yazıydı. Ayrıca biyografi devam ederken yandaki sayfadan sonra bir sayfa daha çevirdiğinizde sizi Gollum karşılıyor ve yine bu çizim de muhteşem ötesi görünüyor. Derginin çizimlerini aşırı beğendim. Bunu baştan söyleyeyim. Dergide bulunan çizimlerin hepsi efsaneydi.

Size bahsettiğim Gollum çizimini de sol tarafa yine bıraktım. Oradan inceleyebilirsiniz. Ama gerçekten çizim çok iyi değil mi? Ben çok aşırı beğendim. Ama dergideki en beğendiğim çizim bu değil. En çok beğendiğim çizime gelince size söyleyeceğim zaten. O yüzden haydi sayfaları çevirmeye devam edelim birlikte.
Gollum'un çiziminin ardından bizi Tek Yüzük üzerine yazılmış bir makale karşılıyor. Bu makale de yine çok aydınlatıcı bilgiler içeriyordu. Şahsen ben hiç yüzüklerin efendisine o gözle bakmamıştım. Gerçekten kitap ve yazarı hakkında bana değişik bakış açıları sundu. Hele bu sayfadaki Frodo çizimi... Ay yine efsane... Bu çizimlerin hepsi resmen çerçevelik, o kadar iyiler bence...
 
Makalemiz dergimizde devam ederken karşımıza işte benim en çok beğendiğim çizim çıkıyor. Aragorn ve Arwen çizimi... Sol tarafta da hemen çizimi sizinle de paylaştım.
Ben zaten seri boyunca Aragorn'a hasta oldum, o kadar... Ne Legolas, ne Frodo... Benim için Aragorn vardır bir o kadar... Çizimi de zaten Aragorn için beğendim, Arwen için değil. Ayrıca bu çizim dergide olmasa ve arkasında yazılar olmasa, kesinlikle bu sayfayı yırtmış ve Orta Dünya Haritamın ve Yüzük Kardeşliği film afişimizn yanına çoktan asmıştım. Ama gelin görün ki, bu çizim derginin bir parçası ve orada durması gerekiyor diye bir anlayışa sahibim.
 
Neyse, ben daha fazla karalar bağlamadan hızlıca sayfaları çevirmeye devam ediyoruz ve aynı makalede devam edeken karşımıza bu sefer de sürekli birbiriyle atışan ikisi de tatlı ama farklı ırkın üyeleri çıkıyor karşımıza; Legolas (Elf) ve Gimli (Cüce)... Yine onların çizimlerini de sizle sağ tarafta paylaşıyorum ve yine aynı kelimeyi kullanıyorum; efsane çizim olmuş ve bu zaten bu çizimden sonra da Yüzüklerin Efendi'si ve Tolkien konuları kapanıyor. Bundan sonra dergi de küçük küçük yazılar başlıyor.

Bundan sonraki ilk yazı ise, Zülfü Livaneli'ye ait olan İlk Büyük Serüven adlı kısa hikaye. Tabi ki Zülfü Livaneli'nin yazdığı hiçbir şey kötü olamaz diye düşünen birisi olarak bu hikayeyi de aşırı beğendim. Güzel bir anlatımla okunan, hemencecik biten bir hikayeydi. Bu hikayeyi devam ettiriyse roman bile olurdu ve kitap kendini okuturdu o kadar diyorum. Solda gördüğünüz fotoğrafta yine bu bahsettiğim hikayenin olduğu sayfalar ve yine çizime bayıldım deyip diğer sayfayı çeviriyorum. Bu sefer karşıma Visal diye bir kısa öykü çıkıyor ve bunun da yazarı, Sidal Yurt ve yine sayfayı çeviyorum. Bu sefer karşımıza yine güzel ve bilgilendirici bir makale çıkıyor. Yine okurken size birçok şey katabilecek bir makale...
 
Ardından bir sayfa daha çevirelim ve bu sefer de bir şiir karşılasın bizi... Şiiri okumak isteyenler için sağ tarafa şiirin olduğu sayfanın fotoğrafını bıraktım ve siz onu okurken ben elimdeki derginin sayfalarını çevirmeye devam ediyorum.
Önüme açılan bu yeni sayfada ise, dergide en beğendiğim yazı beni karşılıyor; Boş'luk: " " ... Yazarı Gonca Özmen... Ben bu yazıya bayıldım. Yazar gerçekten çok yaratıcı ve çok güzel tasvirler kullanmış yazı içinde. Siz de merak ettiyseniz bu yazıyı yandaki fotoğraftan okuyabilirsiniz. Tüm yazıyı sizinle paylaştım.
Ayrıca sanırım bu dergideki tek deneme olabilir ve ben deneme okumaya bayılırım. O yüzden de sanırım dergide en beğendiğim yazı bu olabilir. Ama şimdi düşününce ben kısa hikaye okumayı da çok severim. Ay bilemedim. Ben sanırım her şeyi okumayı çok seviyorum, ben okumayı seviyorum. Evet, bu kesinlikle doğru oldu. Ben genel olarak okumayı çok seviyorum.
Yeni bir sayfa daha açtık dergimizden ve bu sefer karşımıza Ömer Jack Yılmaz'ın yazdığı Çaresiz adlı kısa hikaye çıkıyor ve sizi duygulandırıyor. Ben okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Çok güzel ve içinize işleyen bir hikayeydi. Yazar hikaye içindeki duygularını çok iyi vermiş. Hikayede altını çizebileceğim bir çok cümle vardı ama dergide yayınlanan bir hikaye olduğu için bunu yapamadım. Ama gerçekten bu hikayeyi okumanızı çok isterim ve siz bu konuda bir karara varırken ben yeni bir hikayeye geçiş yapıyorum.
Garip adlı hikaye o kadar naifti ki, okurken kendinizi hikayenin ismi gibi bir garip hissediyorsunuz. Bu hikayenin yazarı da, Cansu Cindoruk Ayhan...
Dergideki yazıların hepsini beğendim ve yazarların hepsi çok güzel şeyler ortaya koymuşlar. Bakmayın haklarında uzun uzun konuşmadığıma... Bu zamanımın kısa olmasından kaynaklı. Yoksa kesinlikle bu dergiyi almalısınız diyorum ve devam ediyorum.
Sıradaki sayfalarımızda iki tane şiir karşılıyor bizi. Yine onları da sizle
paylaşıyorum ki, okumak isteyenleriniz okuyabilsinler. Şiirler hakkında pek konuşmuyorum. Çünkü şiirler duygu işidir ve her insan farklı duygulara sahiptir. Ben genelde romantik şiir seven bir insan değilim, ben daha çok sade şiirleri okumayı severim ki ben de şiir yazan birisiyim. Bir ara sizle de yazdığım şiirleri paylaşabilirim belki... Bu konuyu bir düşüneceğim ama siz de benimle beraber düşünün ki, ben de sizin bunu isteyip istemediğinizi bileyim.
 
Bu konuyu da arada kaynattığıma göre yine bir sayfa çevirme işlemine geçiyorum ve bu defa karşıma Aslıhan Keleş Kurtoğlu'nun sade bir dille yazdığı ama duygusal olarak ağır bir hikaye olan Süleyman çıkıyor. Süleyman hikayesi o kadar tanıdık ki... Bu hikayeyi okuyan herkes, hikayenin içinde kendinden ya da çevresinden tanıdık bir şeyler illa ki bulacaktır. Hikeye o kadar güzel işlenmiş ki, içindeki duyguları istisnasız sizde yaşıyorsunuz ve dili son derece sade... Bu hikayeyi de okumaızı gerçekten isterim ve o yüzden size benden bir kıyak... Hikayenin tamamını yandaki fotoğrafla birlikte bırakıyorum ve oradan okumanızı tavsiye ediyorum.
Okudunuz mu? O zaman biraz kafa dağıtma zamanı... Dergimizde sıra da bir araştırma yazısı var. Konusu ise, Sinema hakkında çekilmiş on adet belgeselleri yazmışlar ve onlar hakkında açıklama yapıp görüş bildirmişler. Araştırma çok güzel olmuş. Ben yine beğendim ve hemen izlemek istediğim belgeselleri aklımda bir köşeye not ettim. Sinemayla çok haşır neşir olan birisi değilim. Sadece sinemaya gider, filmi izler, hakkında biraz konuşurum, o kadar. Ama bu makaleyi okuduktan sonra burada bahsedilen belgeselleri izlemek istedim ve siz de eminim isteyeceksiniz. O yüzden makalede bahsedilen bütün belgeselleri de sağdaki fotoğrafla beraber sizle de paylaşmış oldum. Bir göz atmalısınız bence... Belgesellerle ilgili bu makaleyi okumak istemeseniz bile makalenin içinde güzel bilgiler var. Onlardan yararlanabilirsiniz.
Kusuruma bakmayın canlar, bu sayfaları hızlı geçmek zorunda kaldım. Çünkü saat geç oldu, uykum geldi ve yarın yine iş var... O yüzden anlayışla karşılamanızı umuyorum. Zaten daha dergimizde on sayfa var ve bu sayfalarda bulunanlar ile ilgili de biraz konuşacak gibiyim ve benim gözlerim artık dayanmıyor ve kapanmaya yüz tutmuş durumdalar. Ne yapalım biliyor musunuz? Bu dergi incelemesini partlara ayıralım. Bu yazı Part ! olsun, Part 2'de en kısa zamanda gelsin. Eğer yetişebilirsem çarşambaya part 2'yi de yayınlarım. Olmadı o gün bloga bir özür yazısı koyar ve part 2'nin geleceği günü duyururum. Lütfen affedin beni canlar...
Bu kadar zorlanmasam inan ki bütün dergi incelemesini tek partta toplardım, zaten planımda o yöndeydi ama cidden dayanamadım. Artık kısmet Part 2'ye diyoruz...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iti bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

NOT: Dergide sayfa 36'da kaldık...

7 Haziran 2019 Cuma

KONU YOK. BU SADECE UFAK BİR DUYURU!

BENİM ARTIK BİR İŞİM VAR

Merhabalar Canlar,
Bugün sizinle kısa bir sohbet yapmaya çalışacağım. Çünkü artık bir işim var, üç aylığına olsa da! Evet, sezonluk işçi olarak iş buldum. Herkes yazın tatil yapar ben ise yazın çalışıyorum. Hayat... Ama sonuçta buna da şükür. Çünkü çalışmayı seven bir insanım ve tam da evde sıkılmaya başlamıştım. Yani bu iş bana ilaç gibi geldi. Velhasıl, bugün ilk iş günüm olacağı için blog yazısını da kısa tutmak istiyorum ve bu konuda bana anlayışlı da olacağınızı umuyorum. Ayrıca bir açıklamam daha var. Artık bir işim olduğu için neredeyse on iki saat boyunca işte olacağım ve bloga ayrıabileceğim çok az vaktim olacak. Yine de buraları tamamen boşlamamayı düşünüyorum. Öncelikle çarşamba günleri yaptığım kısa yazıları kaldırmayı düşünüyorum. Yani artık bloga haftada iki defa yazı atmayı düşünüyorum. Bunlar da pazartesi ve cuma günleri... Henüz günlerde bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum ama belki ileride işimin yoğun olmasına bağlı olarak bu günleri değiştirme olasılığım olabilir. Yine öyle bir değişiklik yapacak olursam, o değişikliği yapmadan önce yine size bir duyuru yaparım.

GÜNCELLEME: KONU YOK, AFFEDİN BENİ!

Kafkaokur 38. Sayı
Bugün aslında sizle daha önce hiç yapmadığım bir şey yapacaktım. Sizinle seçtiğim bir edebiyat dergisini inceleyecektim. Ben normalde dergi okuyan bir tip değilim. Dergi okumayı pek sevmem. Ama geçenlerde kapak görseli için bir kaç edebiyat dergisi almıştım ve blogada bunla ilgili bir yazı koymayı tasarlayınca da, içinden seçtiğim bir tane dergiyi okudum ve sevdim. Sanırım bundan sonra edebiyat dergileri okuyacağım.
Sizler için seçtiğim dergi, Kafkaokur'un Nisan 2019'da çıkan 38. sayısıydı. Geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü bu dergi incelemesini bir dahaki yazımıza bırakmayı uygun gördüm.
Şu anki yazım da sadece duyuru amaçlı olarak kalsın istedim. Hem de bugün ilk iş günüm olacak ve o yüzden yorgun olma ihtimalim çok yüksek. Bir daha ki yazımız değişiklik olmazsa eğer pazartesi günü gelecek. Beklemede kalın, pazartesi Kafkaokur'la karşınızda olacağım.
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

5 Haziran 2019 Çarşamba

"EJDER KANADI" KİTAP ALINTILARI PART 2

  YİNE BİR ÇARŞAMBA VE YİNE BİR KISA YAZI GÜNÜ


Ejder Kanadı ve Rün Büyüsü
Selamlar Canlar...
Öncelikle hepinizin Ramazan Bayramı kutlu olsun... Büyüklerinizin ellerinden, küçüklerinizin de gözlerinden öptüğünüz kalabalık ve mutlulukla dolu bir bayram olsun. Bugün bayram olmasından dolayı ben de sizin vaktinizi çok almak istemiyorum ve bugüne ait sadece kısa bir yazı hazırlmakla yetindim.
Lafı fazla uzatmadan geçelim direkt koumuza...
Bugünkü konumuz; geçen ayın sonlarında Ejder Kanadı adlı kitabı okurken yarısına kadar olan alıntılarımı paylaştığım Part 1'in, Part 2'si...
Kitabı bitirdiğimize göre artık geriye kalan alıntıları da sizle payaşabilirim. O zaman başlayalım mı, dostlar?




Alıntı Defterim

  •  
  •  
  •  
  • ...soğuk, sevgisiz bir çocukluk; yaşamın bütün güzel hediyelerini açmış ve hepsinin pislik dolu olduğunu keşfetmiş bir çocuk.



  • "Ama bilinçsiz olarak ne kadar çok zarar verdik? Hep iyilik yapmayı kstederek. Tanrı olmadan, ama tanrıların gücüyle. Ama bilgelik olmadan."



  • "'Neden' tehlikeli bir şeydir," dedi Haplo. "Eski, rahat alışkanlıklara meydan okur; insanların düşünmeden, her ne yapıyorlarsa yapmaları yerine, yaptıkları hakkında düşünmelerine sebep olur. Halkının bundan ürkmesine şaşırmamak lazım."



  • "Benim fikrime göre asıl tehlike 'neden' diye sormakta değil, yegane yanıtı bulduğuna inanmakta," dedi Alfred, kendi kendine konuşurcasına.
  •  
  •  
  •  
  • "Sen kötüysen," dedi genç kız, ellerini koluna sararak, "planlarını dinlemeyi reddederek ve her seferinde dehanı köstekleyerek, bu dünyadır seni kötü yapan. Ben senin yanında yürürken, sana gün ışığını getireceğim."
  • İridal kendi kendisinin gardiyanıydı, utancıyla bağlanmış, korkusuyla esir edilmişti.



  • Ve önemseyiş, görünmez bir hapishanedir.



  • "Savaştan, insanların acı çekip öldüğünü görmekten ve bunların hepsinin sebebinin hırs ve nefret olduğunu görmekten tiksindik ve dünyayı terk ettik..."



  • "Tanrı olduklarına inandılar. İyi olanı yapmaya çalıştılar. Ama bir şekilde her şey kötüye gitti."



  • Zaten üstümüze çöken trajedinin sebebi, kendi haline bırakılması gerekeni kontrol etmeye çalışmamızdı.



  • Bu hücre yaşamından çok da farklı değil - soğuk, kasvetli, boş bir zindan. Duvarlarını kendim yaptım - paradan duvarlar. Kendimi içeri kapatıp kapıyı kilitledim. Kendi kendimin gardiyanı, muhafızıydım. Ve işe yaradı. Hiçbir şey bana dokunamadı. Acı, tutku, merhamet, pişmanlık - duvarları aşamadılar. Hatta para için bir çocuğu öldürmeyi bile düşündüm.

  • Ve sonra çocuk anahtarı ele geçirdi.



  • Ve önemseyiş, görünmez bir hapishanedir.

  • Belki de değildir. Belki de özgürlüktür bu.



  • Ben kötülük yaptım. Ama bana öyle geliyor ki, İridal, hiçbir şey yapmamakta da aynı derecede kötülük var.



  • Geg ne söylemesi gerektiğini biliyor, diye düşündü Haplo. Ama bir türlü bunu kabullenemiyor.



  • İçinde süren daimi savaşla, kendisini ve başkalarını tehlikeye karşı korumak için muhteşem güçlerini kullanma iç güdüsü ve böyle yaparsa yarı-tanrı olarak görülme tehlikesi arasındaki mücadeleyle başedemiyordu.



  • Onları öldüren ümitsizlikti. Şimdi hissettiği ümitsizlik gibi; büyük, boğucu bir hüzün. Tanrı olduklarını düşünmüş, tanrı gibi davranmışlardı ve gerçek tanrıları dinlemeyi bırakmışlardı. Sartanların düşüncesine göre, işler yolunda gitmemeye başladığında, dünya için en iyisinin ne olduğuna karar verme hakkını kendilerinde görmüşler ve buna göre davranmışlardı. Ama sonra başka bir şey aksamış ve müdahale edip düzeltmek zorunda kalmışlardı ve bir şeyleri düzelttikleri her seferinde, başka bir şeyin aksamasına sebep olmuşlardı. Kısa sürede bu görev başedemeyecekleri kadar fazla olmuştu; yalnızca bir kaç kişiydiler. Ve sonunda fark ettiler ki, kendi haline bırakmaları gereken bir şeyle uğraşmışlardı. Ama artık çok geçti.




'Ejder Kanadı' Alıntılar


MUTLULUKLA DOLU BİR BİTİŞ YAZISI


Ve yazımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Biliyoruz ki hepimiz, her şeyin bir sonu vardır. Ama şunu da biliyoruz ki, her sonun bir de başlangıcı vardır. Bu yazının sonu ama bir başka yazının da cuma günü bir başlangıcı olacak. Neyse ben buraya edebiyat kasmak için gelmedim; eğlenmek ve sizi de eğlendirmek için geldim. Çünkü bu hayattan sadece ben zevk alıyorsam o zaman bu hayatın pek anlamı kalmıyor. Ben hayattan aldığım zevkleri başklarıyla paylaşabiliyorsam işte o zaman gerçek mutluluğa ulaşıyorum ve sizle daha da çok mutlu oluyorum. Bu kadar mutlulukla dolu olduğuma göre de artık yazımı bitireyim ve siz de daha da çok mutlu olun, hayatınız ve ömrünüz mutluluklarla dolu olsun.
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

3 Haziran 2019 Pazartesi

HEM KİTAP OKUYUP HEM FİLM NASIL İZLENİR? CEVAP BU YAZIDA!

TATİL Mİ, YOKSA DEĞİL Mİ?

Merhabalar Canlar...
Nasılsınız bakalım? Tahminen iyisinizdir. Sonuçta yarın Ramazan Bayramı ve insanın içi, nasıl desem? Biraz kıpır kıpır oluyor, istemsizce değil mi? Sizin bayram planlarınız neler? Tatile mi çıkacaksınız yoksa tatil mi size gelecek? 😄😄 Beni hiç sormayın. Ben tüm tatil boyunca evimde olacağım ve malum tatil yöresinde yaşayınca da tatil hep yanı başınızda oluyor. Bu da demek oluyor ki, buraları boşlamayacağım. Güzel haber ha? Bu arada hepinizin bayramını kutluyor ve hepinize kucak dolusu sevgiler gönderiyorum.
Bugüne dönersek eğer, sizinle paylaşacağım konu hakkında çok düşündüm ve daha önceki yazılarımdan biraz farklı bir şey yapmaya karar verdim. Aslında şöyle bir bakarsak çok da farklı değil ya, neyse...

ÇİZGİ ROMAN İNCELEMESİ

Bugün sizinle, geçenlerde yaptığım ve elime cumartesi günü ulaşan çizgi roman alışverişinden okumak için seçtiğim bir çizgi roman incelemesiyle geldim. Zaten bu alışverişle ilgili bir yazım yine blog da var. O yazıyı merak ediyorsanız eğer, bu cümlenin sonuna koyacağım emojiden o yazıya ulaşabilirsiniz. 👍 
Biliyorum bugünkü konumuz aslında çok da farklı bir konu değil ama daha önce beraber hiç çizgi roman incelemedik ve bence birlikte bunu da yapmalıyız diye düşündüm. Aranızda çizgi roman okumayanlarınız varsa, bence bir yerden başlasınlar. Çünkü bunlardan alacağınız keyif resmen ikiyle çarpılıyor. Çünkü çizgi roman okurken hem kitap okumuş oluyorsunuz hem de film izlemiş gibi oluyorsunuz. Çizgi romanlarda çizimler o kadar canlı oluyor ki, adeta bir film gibi hafızanızda kendine yer ediniyorlar ve bunun yanında çizgi romanlarda kurulan cümlelerde size edebi bir haz veriyor. O yüzden hem film izlemeyi seviyor hem de kitap okumayı seviyor ve ikisini bir arada yapmak istiyorsanız, alın size çözüm; çizgi roman okuyun. Ama bu konuda hala bir karara varmış değilseniz, bu yazıyı okuyarak da, bu konuda bir fikir sahibi olabilirsiniz. Ama baştan söyleyeyim, çizgi roman incelemesi yapacağımız için bu yazıda spoiler olabilir. O yüzden tanıtacağım çizgi romanın kitabını okumayanlar varsa spoiler yememek için bu yazıyı okumayabilirler de, yani karar tamamen size ait.
Ben önceden spoiler uyarısını yaptım ve artık inceleyeceğimiz çizgi romanımızın adını paylaşmaya geldi sıra. İnceleyeceğimiz çizgi romanımız bir klasik eser olan; Define Adası...

DEFİNE ADASI

Define Adası, geçenlerde yaptığım alışverişte Kitapyurdu'ndan aldığım uygun fiyatlı çizgi romanlardan bir tanesi. Çizgi romanın yayınevi, Arunas Yayıncılık ve çizgi romanlarda iyi olduklarını bir kez daha gördüm, bu kitapla.
Define Adası Çizgi Romanı

Robert Louis Stevenson
Define Adası, bir klasik eser ve yazarı Robert Louis Stevenson'dır. Ben yazarın daha önce Doktor Jekyll ve Bay Hyde'nin, NTV Yayınları'ndan çıkan çizgi romanını da alıp okumuştum. O çizgi roman ise, karakalemdi ve hikayenin gotik evrenine tam uymuştu. Define Adası'nı ise daha önce hiç okumadım ve bu eserle ilk defa bu çizgi romanla karşılaştım beğendim de... Ayrıca Arunas Yayıncılık'tan çıkan Bir Noel Şarkısı'nı daha önce okumuştum ve onu beğendiğim için bu yayıncılıktan çıkan diğer klasik eserlerin çizgi romanlarını da almaya karar vermiştim. İyi ki de karar vermişim. Çünkü hem gerçekten memnun kalıyorum hem de fiyatları gerçekten uygun oluyor. Neyse böyle ufak tefek bilgilerde verdiysek, geçelim çizgi romanımızın incelemesine...
Yanda gördüğünüz sayfa çizgi romanın ilk sayfası ve bu sayfa da size orjinal eserin yazarını tanıtıyor. Yazarla ilgili bilgilere bu sayfadan ulaşabiliyorsunuz ve gayet tatmin edici bir bilgi var içerisinde.
Karakter Künyesi
Daha sonraki sayfa da ise, sizi elinizde bulunan çizgi romandaki kahramanlarla ilgili bir künye karşılıyor. Bu kişiler kitap içerisinde geçen önemli ve kritik karakterler. Karakterlerin tanıtımı daha çok çizim olarak verilmiş. Yani bu künye, çizgi romanda gördüğünüz o karakterleri hemen tanımaznız amacıyla oluşturulmuş. Yandaki fotoğrafta siz de bu künyeyi inceleyebilirsiniz. Ayrıca çizgi romanın ilk çizimlerine de buradan bir göz atabilirsiniz. Ben çizgi romandaki çoğu çizimi beğendim. Yani vasat bir çizgi roman değildi, bana kalırsa... Özellikle deniz ve güneşin olduğu çizimleri ayrı bir beğendim. Bunun yanında karanlıkta olan çizimleri de sevdim.
Bu iki sayfadan sonra devam edersek, hikaye artık başlıyor ve biz çizgi romanın ilk sayfasıyla baş başa kalıyoruz.
İlk sayfada bir tane korsanın, bir hana doğru yol aldığını görüyoruz ve böylelikle sonu nereye varacak bilinmeyen bir macera başlamış oluyor. Ben bu ilk sayfadaki manzara çizimlerini çok beğendim. Deniz çok canlı duruken, han da çok modern duruyor ve arkadaki hafif puslu olarak görünen dağlar da manzaraya ayrı bir güzellik sunmuş. Hana doğru giden korsanımızla ilgili bir şeyler diyemiyorum. Çünkü ne yazık ki, korsanımız bize arkasını dönmüş ama ilerleyen sayfalarda onu yakından göreceğiz.
Hatta bundan sonra paylaşacağım sayfada bizzat korsanımızı iyi gördüğümüz bir çizim var. Bu arada söylemeliyim ki, burada çizgi romanın her sayfasını paylaşmayacağım. Sadece hoşuma giden sayfaları sizinle paylaşacağım. O yüzden gelelim bir dahaki sayfamıza...
Bu saydadaki dürbün çizimine bayıdım canlar. Bakar mısınız? O yakını ne güzel göstermişler. Tıpkı korsanın dürbünden bakarak uzaktaları izlemesi gibi biz de onunla beraber uzakları izleyebiliyoruz. İşte bu çizim sizi çizgi romanın içine çeken çizimlerden. Bu arada hikayemizde ilerliyor. Bir önceki sayfada hana gelen korsan, sürekli onu ziyarete gelmesini beklediği bir kişiyi gözlüyor ve bu zaman boyunca da hana olan borcu birikiyor. Han sahibi de artık bu durumdan rahatsız olmaya başlıyor. Hikayemizin ana karakteri de işte bu han sahibinin biricik oğlu, Jim Hawkins...
Ve sonraki sayfamızda bir korsan daha hana geliyor ve daha önce hana gelmiş olan korsanı soruyor. Ben bu sayfada bulunan, her iki korsanın çizimini çok sevdim. Korsanların o karanlık havaları çok iyi yansıtılmış ve olaya sonradan dahil olan bu yeni korsan ise, ilk korsanımızın eski bir arkadaşı ama iyi bir arkadaş değil. Çünkü bereber oturup iki kelam laf ettikten sonra klıçlarını çekiyorlar ve dövüşmeye başlıyorlar. Dövüşün sonunda, iki korsanda yaralanıyor ve hana sonradan gelen korsan ise bu dövüşün sonunda kaçıyor.
Hikayemize bu korsan dahil olmadan önce de hanın sahibi yani ana karakterimiz Jim'in babası hastalanmıştı ve onu muayene etmek için doktor çağırmışlardı. Bu doktor ilk korsanımızın kaba saba tavırlarından nefret etmiş ve ona gözdağı vermişti. Fakat şimdi handa kalan korsan yaralanınca doktor onun durumuna bakmak için hana tekrar geldi ve bu sıralarda Jim'in hasta olan babası da vefat etti. Artık hanın bütün yükü annesinin ve Jim'in omuzlarındaydı. Jim hanın bakımıyla uğraşırken bir ara hana kör bir adam geldi ve korsanı sordu. Jim adamı korsanın odasına götürdü ve adam korsana ölüm fermanı olan bir not uzattı. Korsan bu notu alır almaz kalp krizi geçirdi ve o dakika öldü. Anne ve oğul korsanın eşyalarını karıştırarak hana olan borcu kadar parasını almak istediler.
Ama tam bu sırada sabah hana gelen kör adam tekrar geldi ve hana girmeye çalıştı. Sağ yanda o sayfayı paylaştım sizinle ve bütün çizgi roman boyunca gerildiğim sayfa bu oldu. Resmen bu sayfada tüylerim diken diken olmuştu. Ayrıca bu sayfada da kör adamın çizimi bence çok güzel olmuş. Bu çizimden de ufacık bahsettiysem, hikayemize kaldığımız yerden devam edelim...

Kör adamın seslerini duyan anne ve oğul hemen handan ayrıldılar. Ama Jim yanına korsanın eşyaları arasında bulduğu küçük bir paketi de almıştı. Handan yeterince uzaklaşınca Jim annesini orada bırakıp handa neler olduğuna bakmak için geri döndü ve kör adamı orada buldu. Bu sırada hanın tehlike altında olduğunu öğrenen belediye başkanı ve ekipleri hana gelmişlerdi ve kör adam belediye başkanının atının altında can verdi. Daha sonra belediye başkanı Jim'i Derebeyi Trelawney'in evine götürdü ve orada hana gelen doktor da vardı. Çocuk bu adamlara korsanın eşyaları arasında bulduğu paketi verdi.


Paketin içinden, ölen korsanın sakladığı bir definenin haritası çıktı. Yukarıda solda görülen harita, işte bu bahsi geçen define haritası... Haritanın çizimi çok güzel olmuş. Cidden bir define haritası olsa tıpkı bu şekilde olurdu. En azıından benim hayalgücümde böyle olurdu.
İşte bu haritanın arka tarafında da definenin gömülü olduğu yeri tarif eden bir dizi talimatlar yazılmıştı. Yani bu yazıda definenin gerçek olduğunu kanıtlayan son kanıt oldu ve şimdi bu üç kişi, ellerindeki haritanın gösterdiği bu defineyi aramaya karar verdiler ve hemen bunun için hazırlıklara giriştiler.
Kaptan, tayfa ve geminin yanı sıra erzaklar, silahlar vb... Yanlarına almaları gereken her şeyi almadan yola koyulmadılar.



Demir alma günü geldiğinde çok güzel bir hava onlara eşlik etmeye çoktan hazırdı. Yukarıda gördüğünüz sayfada yine deniz ve liman çizimlerine bayıldım. Renklerin birbirine uyumları olsun, denizin rengi olsun, bu sayfa çok hoşuma gitti. Bundan hariç hoşuma giden diğer bir sayfa da Define Adası'nın çizimi olan sayfaydı. Onu da aşağıya koyuyorum.


Yine bu sayfada da deniz çizimini ayrı bir sevdim ama bunun yanında sağ sayfanın altındaki iskelet çizimini ayrıca beğendim. Bir adanın uğursuzluğu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi ama bu ada gerçekten uğursuz muydu?
Hikayemizde kahramanlarımız bu Define Adası'na doğru yelken açtılar ve en son fotoğrafta da görüldüğü üzere adaya ulaştılar. Ama sonra acaba neler oldu? Bunu size burada anlatmamayı tercih ediyor, çizgi romanı anlatmayı burada kesiyorum. Ama kitabın son sayfalarında yayınevinin hikayeden bağımsız olarak paylaştığı üç sayfa var. Bunları da sizle paylaşıp bugüne ait yazımızın sonuna geleceğim.


Yukaridaki sayfa yayınevinin kendi yayın politikasıyla ilgili ufak bir bilgilendirme için çizgi romanın sonuna koyulmuş. Bu sayfadan sonra da çizgi roman da iki sayfa daha mevcut. Bu sayfalarda da o çizgi romanın konusuyla alakalı ufak bilgiler verilmiş. Daha önce ben Arunas Yayıncılık'tan Bir Noel Şarkısı'nın da çizgi romanını okumuştum ve onda da yine bu bölümler o edebi esere uygun olarak vardı.














Ve böylelikle de bugünlük yazımızın sonuna ulaştık canlar... Ayrıca kusuruma bakmayın, elimde olmayan sebeplerden dolayı bugüne ait yayınım biraz geç saatte geldi. Ama geldi yani, sonuç itibariyle. 😀
O yüzden bitiş bölümünü fazla uzatmıyorum, iyi akşamlar, iyi eğlenceler dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

YAĞMURLU BİR GÜNDE YAPTIĞIM ŞEYLER