Hakkımda

Fotoğrafım
Çaylarınızı kapıp gelin ve sizinle güzelce bir muhabbet kuralım. Hayattan birazcık kopmaya hakkınız olsun değil mi? Bakmayın sayfamda çok aktif olamadığıma ama siz gelirseniz eğer, bu sayfamda daha çok aktif olmamı gereltirecek ve işte o zaman beraberce bir şeyler başarmış olacağız. Dikkat edin; biz diyorum, ben değil! Çünkü bu sayfayı ben oluştursam bile sizsiz hiç bir şey başarılı olamaz. Unutmayın ki, ilk başta ben bu sayfayı kendim için kurmuş olsam da, daha sonra paylaşacak kimsem olmadığı için bana hiç bir yararı olmadı. Bu yüzden size ve paylaşacaklarımıza ihtiyacım var. Haydi o zaman, daha ne bekliyorsunuz! Bir çay koyup gelin yanıma, daha paylaşacak bir çok şeyimiz var. :)

14 Haziran 2019 Cuma

DUYURU!

 ÇOK ÜZGÜNÜM, GERÇEKTEN...

Merhabalar canlar,
Bugün cuma ve yeni bir yazı daha beklediğinizi biliyorum. Ama malesef bugün bir onumuz olmayacak.  Çünkü bir haftadır hergün evden sabah saat çıkıp akşam 10 buçuk, 11 gibi giriyorum ki eve gelince de iş devam ediyor. İşte yapamadıklarımı evde yapmaya devam ediyorum. Sanırsınız ki, dünyayı ben kurtarıyorum. 😂
Velhasılı kelam durum böyle ve ben bu aralar çok yorgun ve yoğunum. O yüzden elimden geldiğince burayı da ihmal etmemeye çalışıyorum. Ama o da olmuyor. Yetişemiyorum. Arada bir yazı koyamıyorum ve planıma sadık olamıyorum. Lütfen beni affedin canlar...
Ama burayı boşlamamak için gerçekten elimden geleni yapıyorum. Umarım en kısa sürelerde yazılarımla tekrar karşınıza gelebilirim. Planım, pek sadık olamasam da devam ediyor. Belki ilerde günleriyle oynama falan yapabilirim o kadar.
Beni bekleyin canlar...
Burayı terk etmeyeceğim.
Bunun için çabalayacağım...
Bir dahaki yazıya kadar, şimdilik hoşçakalın dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın, seviliyorsunuz...
😘😘😘

12 Haziran 2019 Çarşamba

DERGİ İNCELEMESİ... "KAFKAOKUR SAYI 38 - PART 2" (DEVAMI GELDi)

 TEK BAŞLIK, ORTAYA...

İyi geceler canlar...
Evet. İyi günler ya da merhaba ya da selamlar değil, iyi geceler diyorum. Çünkü benim için yine aynısı geçerli. Yine işten geç döndüm ve yine oturup bilgisayar karşısına sızana kadar size söz verdiğim Part 2'yi yazacağım. Bu arada bu yazıların güncellemeleri de en kısa sürede olacak. Çünkü malum bu aralar yorgun olduğum için yazılarımda eksiklerim, yanlışlıklarım çok olabilir. Bunlar içinde yakın bir zamanda güncellemeler yapacağım bu yazılara...
O zaman başlayalım mı bugünkü konumuza...

Nerede kalmıştık? Dergimizin kaçıncı sayfasında kalmıştık? Hatırlayanlarınız yok mu hiç? O zaman ben söyleyeyim; sayfa 36'da kalmıştık, Zeynep Şen'in kaleme aldığı Suçlu Yazarlar adlı makalede... Bu makalede kimler kimler yok ki? Daha önce suç işlemiş daha sonra yazar olanlar var. Yazar olup da suç işlemiş olanlar var. Okuyunca şaşıracağınız ama bir o kadar da bilgi sahibi olacağınız iyi bir araştırmadan doğan güzel bir makale olmuş. Ben okurken çok memnun oldum, çok hoşuma gitti. Yandaki fotoğrafta makalenin bir kısmı yer alıyor ama önemli ve daha çok ilgileneceğinizi düşündüğüm kısımlar diğer kısımında yer alıyor. Ama yine de size bir fikir vermesi adına bu fotoğrafa bir göz atabilirsiniz ve siz o fotoğrafı incelerken ben bir sayfa daha çeviriyorum.


Bu sefer karşıma Kendi Gökyüzüm adlı bir yazı çıkıyor. Bu yazının yazarı da Deniz Barut ve kısacık ama içi dopdolu bir yazı... Satır aralarına çok güzel düşünceler yerleştirilmiş sade bir dille yazılmış bir yazı olmuş.Sağdaki fotoğraftan tüm yazıyı okuyabilirsiniz ve umarım benim gibi sizin de hoşunuza gider.

 
Sayfaları çevirmeye devam ediyoruz canlar ve bu sefer karşımıza yine birbirinden güzel duygularla yazılmış iki hikaye daha çıkıyor. Bir tanesi Enes Topuz'un yazdığı Battaniye Mevsimi ve ben bu yazının resmini çok sevdim. Sol tarafta onu da görüyorsunuz zaten.



Bir diğer yazımız ise Kamuran adlı kısa bir öykü ve yazarı Mustafa Çoban... Kamuran değişik ve güzel bir öyküydü. Biraz hüzünlü, biraz içinizi acıtan, biraz da yüzünüzde buruk bir gülümseme sağlayan kısa bir an yaşatıyor size ve bunların ardından dergimizdeki son kısa hikayeye geliyor sıra; Bankın Baharı...
Ya bir hikaye bu kadar naif, bu kadar sade, bu kadar güzel ve bu kadar duygu yüklü olabilir mi? Olabiliyormuş demek ki! Çünkü bu hikaye tıpkı öyleydi... Hikayenin tamamını yandaki fotoğrafla birlikte paylaşıyorum. Oradan okuyabilirsiniz. Biliyorum ki, siz de seveceksiniz...
 
Bu hikaye dergideki son hikayeydi ve bu hikayeden sonra sayfayı çevirdiğimizde karşımıza bir şiir ve derginin bitiş sayfası geliyor. Dergimizin son şiirini de yine sizle bir fotoğraf aracılığıyla paylaşıyorum. Şiir sevenler oradan okuabilirler. Okumak isteyenler bununla meşgul olurken ben devam edip dergimizi artık kapatıyorum ve dergiyi kapattıktan sonra yine beni bir efsane çizim bekliyor.

Derginin kapağı bir Yüzüklerin Efendisi karekteri olan Gandalf'tı ve derginin arka kapağında ise, yine bir Yüzüklerin Efendisi karakteri olan Frodo yer alıyor.

Ve böylece biz de beraberce Dergi İncelemesi Part 2 ve Dergi İncelemesinin sonuna gelmiş oluyoruz. Beraberce bence çok güzel bir dergi incelemesi yaptık. Ben bundan sonra da buna devam edelim derim. Ama siz bu duruma ne dersiniz acaba? Cevabınızı, yorumlarınızı bekliyorum, mutlaka... Ayrıca PArt 1'i okumayıp, okumak isteyenler bu cümlenin sonundaki emojiye tıklarlarsa o yazıyı da okuyabilirler. 😊


Ama canlar ben yine artık dayanamıyorum ve ekrana bakarken yine gözler kayıyor. O yüzden size yazımın başında da olduğu gibi yine iyi geceler diliyorum ve diyorum.
Ben artık yatmaya kaçar, dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

10 Haziran 2019 Pazartesi

DERGİ İNCELEMESİ... "KAFKAOKUR SAYI 38 - PART 1" (DEVAMI GELECEK!)

BİRAZ BİRAZ YOĞUNUM BU ARALAR

Merhabalar Canlar...
Nasılsınız bakalım? Beni hiç sormayın. Ben aşırı yorgunum. Yeni iş, işe alış, iş ortamına adapte ol, çalışma arkadaşlarını tanı falan derken ilk dört gün içinde neredeyse bitmiş bir haldeyim. Ama şimdi bunları boş verelim de bugünkü konumuza yoğunlaşalım.
Bugün giriş kısmını uzun tutmadan direkt konuya dalmak istiyorum. Zaten saat geç oldu. Ben ancak işten geldim ve direkt söz verdiğim gibi bu yazıyı yazmaya başladım ve bunu yazar yazmaz da büyük ihtimal uyuyakalacağım.
E o zaman hadi başlayalım... Kemerlerinizi sıkıca bağlayın ve uçmaya hazır olun!

DERGİ İNCELEMESİ

Bugünkü konumuz canlar, dergi incelemesi... Elimde olan dergilerden birisini geçen günlerde seçtim ve okumaya başlamıştım. Bu da baştan sona tam anlamıyla ilk edebiyat dergisi okuyuşumdu. Bundan sonra da okuyacağım gibi duruyor. Ayrıca ayda bir böyle dergi incelemesi de girmek istiyorum bloga... Eğer siz de bu fikri severseniz lütfen bana yorum atın ki, bu konuyu ona göre ayarlayayım. Şimdi gelelim ilk dergi incelememize...

Kafkaokur - Sayı: 38
Dergimizin adı; Kafkaokur ve incelediğimiz sayısı nisan ayında çıkan 38. sayıdır. Hani şu kapağında Gandalf'ın muhteşem çizimi bulunan sayı... Ayrıca dergiyi aldığınızda yanında bir de Gandalf'ın iki çizimini size hediye ediyor ve çizimin biri kapakta bulunan resim.O resimleri de yine aşağıda paylaşıyorum.




Yanda her iki çizimi de sizle paylaştım. Ayrıca dergiyi okurken de yine size Yüzüklerin Efendisi'ndeki diğer karakter çizimleri de eşlik ediyor. Zaten bunları sayfa sayfa ilerlerken de birlikte göreceğiz. O zaman ilk sayfayla paşlayalım mı?





İlk sayfada bizi Gandalf'ın bir sözü karşılıyor. Bize diyor ki; "Yaşayanların birçoğu ölümü hak ediyor. Ve ölülerin bir kısmı da yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme. Çünkü en bilge olanlar bile her şeyin sonunu göremez. Ben de Gollum'un ölmeden önce iyileşeceğini pek ummuyorum, ama bir şansı hep var."
Tabi bu sözü kitapta Gandalf diyor ama esas söz tabi ki yazar J.R.R. Tolkien'e ait...

Bu karşımıza çıkan sayfadan sonra bir sayfa daha çevirip artık resmi olarak
dergimizi okumaya başlıyoruz. Bir sonraki sayfada bizi Tolkien'in bir karakalem çizimi ile biyografisi karşımızı çıkıyor. Biyografiyi okurken çok memnun kaldım. Tolkien'le ilgili bilmediğim bir çok şey öğrendim. Çok güzel hazırlanmış bir yazıydı. Ayrıca biyografi devam ederken yandaki sayfadan sonra bir sayfa daha çevirdiğinizde sizi Gollum karşılıyor ve yine bu çizim de muhteşem ötesi görünüyor. Derginin çizimlerini aşırı beğendim. Bunu baştan söyleyeyim. Dergide bulunan çizimlerin hepsi efsaneydi.

Size bahsettiğim Gollum çizimini de sol tarafa yine bıraktım. Oradan inceleyebilirsiniz. Ama gerçekten çizim çok iyi değil mi? Ben çok aşırı beğendim. Ama dergideki en beğendiğim çizim bu değil. En çok beğendiğim çizime gelince size söyleyeceğim zaten. O yüzden haydi sayfaları çevirmeye devam edelim birlikte.
Gollum'un çiziminin ardından bizi Tek Yüzük üzerine yazılmış bir makale karşılıyor. Bu makale de yine çok aydınlatıcı bilgiler içeriyordu. Şahsen ben hiç yüzüklerin efendisine o gözle bakmamıştım. Gerçekten kitap ve yazarı hakkında bana değişik bakış açıları sundu. Hele bu sayfadaki Frodo çizimi... Ay yine efsane... Bu çizimlerin hepsi resmen çerçevelik, o kadar iyiler bence...
 
Makalemiz dergimizde devam ederken karşımıza işte benim en çok beğendiğim çizim çıkıyor. Aragorn ve Arwen çizimi... Sol tarafta da hemen çizimi sizinle de paylaştım.
Ben zaten seri boyunca Aragorn'a hasta oldum, o kadar... Ne Legolas, ne Frodo... Benim için Aragorn vardır bir o kadar... Çizimi de zaten Aragorn için beğendim, Arwen için değil. Ayrıca bu çizim dergide olmasa ve arkasında yazılar olmasa, kesinlikle bu sayfayı yırtmış ve Orta Dünya Haritamın ve Yüzük Kardeşliği film afişimizn yanına çoktan asmıştım. Ama gelin görün ki, bu çizim derginin bir parçası ve orada durması gerekiyor diye bir anlayışa sahibim.
 
Neyse, ben daha fazla karalar bağlamadan hızlıca sayfaları çevirmeye devam ediyoruz ve aynı makalede devam edeken karşımıza bu sefer de sürekli birbiriyle atışan ikisi de tatlı ama farklı ırkın üyeleri çıkıyor karşımıza; Legolas (Elf) ve Gimli (Cüce)... Yine onların çizimlerini de sizle sağ tarafta paylaşıyorum ve yine aynı kelimeyi kullanıyorum; efsane çizim olmuş ve bu zaten bu çizimden sonra da Yüzüklerin Efendi'si ve Tolkien konuları kapanıyor. Bundan sonra dergi de küçük küçük yazılar başlıyor.

Bundan sonraki ilk yazı ise, Zülfü Livaneli'ye ait olan İlk Büyük Serüven adlı kısa hikaye. Tabi ki Zülfü Livaneli'nin yazdığı hiçbir şey kötü olamaz diye düşünen birisi olarak bu hikayeyi de aşırı beğendim. Güzel bir anlatımla okunan, hemencecik biten bir hikayeydi. Bu hikayeyi devam ettiriyse roman bile olurdu ve kitap kendini okuturdu o kadar diyorum. Solda gördüğünüz fotoğrafta yine bu bahsettiğim hikayenin olduğu sayfalar ve yine çizime bayıldım deyip diğer sayfayı çeviriyorum. Bu sefer karşıma Visal diye bir kısa öykü çıkıyor ve bunun da yazarı, Sidal Yurt ve yine sayfayı çeviyorum. Bu sefer karşımıza yine güzel ve bilgilendirici bir makale çıkıyor. Yine okurken size birçok şey katabilecek bir makale...
 
Ardından bir sayfa daha çevirelim ve bu sefer de bir şiir karşılasın bizi... Şiiri okumak isteyenler için sağ tarafa şiirin olduğu sayfanın fotoğrafını bıraktım ve siz onu okurken ben elimdeki derginin sayfalarını çevirmeye devam ediyorum.
Önüme açılan bu yeni sayfada ise, dergide en beğendiğim yazı beni karşılıyor; Boş'luk: " " ... Yazarı Gonca Özmen... Ben bu yazıya bayıldım. Yazar gerçekten çok yaratıcı ve çok güzel tasvirler kullanmış yazı içinde. Siz de merak ettiyseniz bu yazıyı yandaki fotoğraftan okuyabilirsiniz. Tüm yazıyı sizinle paylaştım.
Ayrıca sanırım bu dergideki tek deneme olabilir ve ben deneme okumaya bayılırım. O yüzden de sanırım dergide en beğendiğim yazı bu olabilir. Ama şimdi düşününce ben kısa hikaye okumayı da çok severim. Ay bilemedim. Ben sanırım her şeyi okumayı çok seviyorum, ben okumayı seviyorum. Evet, bu kesinlikle doğru oldu. Ben genel olarak okumayı çok seviyorum.
Yeni bir sayfa daha açtık dergimizden ve bu sefer karşımıza Ömer Jack Yılmaz'ın yazdığı Çaresiz adlı kısa hikaye çıkıyor ve sizi duygulandırıyor. Ben okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Çok güzel ve içinize işleyen bir hikayeydi. Yazar hikaye içindeki duygularını çok iyi vermiş. Hikayede altını çizebileceğim bir çok cümle vardı ama dergide yayınlanan bir hikaye olduğu için bunu yapamadım. Ama gerçekten bu hikayeyi okumanızı çok isterim ve siz bu konuda bir karara varırken ben yeni bir hikayeye geçiş yapıyorum.
Garip adlı hikaye o kadar naifti ki, okurken kendinizi hikayenin ismi gibi bir garip hissediyorsunuz. Bu hikayenin yazarı da, Cansu Cindoruk Ayhan...
Dergideki yazıların hepsini beğendim ve yazarların hepsi çok güzel şeyler ortaya koymuşlar. Bakmayın haklarında uzun uzun konuşmadığıma... Bu zamanımın kısa olmasından kaynaklı. Yoksa kesinlikle bu dergiyi almalısınız diyorum ve devam ediyorum.
Sıradaki sayfalarımızda iki tane şiir karşılıyor bizi. Yine onları da sizle
paylaşıyorum ki, okumak isteyenleriniz okuyabilsinler. Şiirler hakkında pek konuşmuyorum. Çünkü şiirler duygu işidir ve her insan farklı duygulara sahiptir. Ben genelde romantik şiir seven bir insan değilim, ben daha çok sade şiirleri okumayı severim ki ben de şiir yazan birisiyim. Bir ara sizle de yazdığım şiirleri paylaşabilirim belki... Bu konuyu bir düşüneceğim ama siz de benimle beraber düşünün ki, ben de sizin bunu isteyip istemediğinizi bileyim.
 
Bu konuyu da arada kaynattığıma göre yine bir sayfa çevirme işlemine geçiyorum ve bu defa karşıma Aslıhan Keleş Kurtoğlu'nun sade bir dille yazdığı ama duygusal olarak ağır bir hikaye olan Süleyman çıkıyor. Süleyman hikayesi o kadar tanıdık ki... Bu hikayeyi okuyan herkes, hikayenin içinde kendinden ya da çevresinden tanıdık bir şeyler illa ki bulacaktır. Hikeye o kadar güzel işlenmiş ki, içindeki duyguları istisnasız sizde yaşıyorsunuz ve dili son derece sade... Bu hikayeyi de okumaızı gerçekten isterim ve o yüzden size benden bir kıyak... Hikayenin tamamını yandaki fotoğrafla birlikte bırakıyorum ve oradan okumanızı tavsiye ediyorum.
Okudunuz mu? O zaman biraz kafa dağıtma zamanı... Dergimizde sıra da bir araştırma yazısı var. Konusu ise, Sinema hakkında çekilmiş on adet belgeselleri yazmışlar ve onlar hakkında açıklama yapıp görüş bildirmişler. Araştırma çok güzel olmuş. Ben yine beğendim ve hemen izlemek istediğim belgeselleri aklımda bir köşeye not ettim. Sinemayla çok haşır neşir olan birisi değilim. Sadece sinemaya gider, filmi izler, hakkında biraz konuşurum, o kadar. Ama bu makaleyi okuduktan sonra burada bahsedilen belgeselleri izlemek istedim ve siz de eminim isteyeceksiniz. O yüzden makalede bahsedilen bütün belgeselleri de sağdaki fotoğrafla beraber sizle de paylaşmış oldum. Bir göz atmalısınız bence... Belgesellerle ilgili bu makaleyi okumak istemeseniz bile makalenin içinde güzel bilgiler var. Onlardan yararlanabilirsiniz.
Kusuruma bakmayın canlar, bu sayfaları hızlı geçmek zorunda kaldım. Çünkü saat geç oldu, uykum geldi ve yarın yine iş var... O yüzden anlayışla karşılamanızı umuyorum. Zaten daha dergimizde on sayfa var ve bu sayfalarda bulunanlar ile ilgili de biraz konuşacak gibiyim ve benim gözlerim artık dayanmıyor ve kapanmaya yüz tutmuş durumdalar. Ne yapalım biliyor musunuz? Bu dergi incelemesini partlara ayıralım. Bu yazı Part ! olsun, Part 2'de en kısa zamanda gelsin. Eğer yetişebilirsem çarşambaya part 2'yi de yayınlarım. Olmadı o gün bloga bir özür yazısı koyar ve part 2'nin geleceği günü duyururum. Lütfen affedin beni canlar...
Bu kadar zorlanmasam inan ki bütün dergi incelemesini tek partta toplardım, zaten planımda o yöndeydi ama cidden dayanamadım. Artık kısmet Part 2'ye diyoruz...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iti bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

NOT: Dergide sayfa 36'da kaldık...

7 Haziran 2019 Cuma

KONU YOK. BU SADECE UFAK BİR DUYURU!

BENİM ARTIK BİR İŞİM VAR

Merhabalar Canlar,
Bugün sizinle kısa bir sohbet yapmaya çalışacağım. Çünkü artık bir işim var, üç aylığına olsa da! Evet, sezonluk işçi olarak iş buldum. Herkes yazın tatil yapar ben ise yazın çalışıyorum. Hayat... Ama sonuçta buna da şükür. Çünkü çalışmayı seven bir insanım ve tam da evde sıkılmaya başlamıştım. Yani bu iş bana ilaç gibi geldi. Velhasıl, bugün ilk iş günüm olacağı için blog yazısını da kısa tutmak istiyorum ve bu konuda bana anlayışlı da olacağınızı umuyorum. Ayrıca bir açıklamam daha var. Artık bir işim olduğu için neredeyse on iki saat boyunca işte olacağım ve bloga ayrıabileceğim çok az vaktim olacak. Yine de buraları tamamen boşlamamayı düşünüyorum. Öncelikle çarşamba günleri yaptığım kısa yazıları kaldırmayı düşünüyorum. Yani artık bloga haftada iki defa yazı atmayı düşünüyorum. Bunlar da pazartesi ve cuma günleri... Henüz günlerde bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum ama belki ileride işimin yoğun olmasına bağlı olarak bu günleri değiştirme olasılığım olabilir. Yine öyle bir değişiklik yapacak olursam, o değişikliği yapmadan önce yine size bir duyuru yaparım.

GÜNCELLEME: KONU YOK, AFFEDİN BENİ!

Kafkaokur 38. Sayı
Bugün aslında sizle daha önce hiç yapmadığım bir şey yapacaktım. Sizinle seçtiğim bir edebiyat dergisini inceleyecektim. Ben normalde dergi okuyan bir tip değilim. Dergi okumayı pek sevmem. Ama geçenlerde kapak görseli için bir kaç edebiyat dergisi almıştım ve blogada bunla ilgili bir yazı koymayı tasarlayınca da, içinden seçtiğim bir tane dergiyi okudum ve sevdim. Sanırım bundan sonra edebiyat dergileri okuyacağım.
Sizler için seçtiğim dergi, Kafkaokur'un Nisan 2019'da çıkan 38. sayısıydı. Geçmiş zaman kullanıyorum. Çünkü bu dergi incelemesini bir dahaki yazımıza bırakmayı uygun gördüm.
Şu anki yazım da sadece duyuru amaçlı olarak kalsın istedim. Hem de bugün ilk iş günüm olacak ve o yüzden yorgun olma ihtimalim çok yüksek. Bir daha ki yazımız değişiklik olmazsa eğer pazartesi günü gelecek. Beklemede kalın, pazartesi Kafkaokur'la karşınızda olacağım.
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

5 Haziran 2019 Çarşamba

"EJDER KANADI" KİTAP ALINTILARI PART 2

  YİNE BİR ÇARŞAMBA VE YİNE BİR KISA YAZI GÜNÜ


Ejder Kanadı ve Rün Büyüsü
Selamlar Canlar...
Öncelikle hepinizin Ramazan Bayramı kutlu olsun... Büyüklerinizin ellerinden, küçüklerinizin de gözlerinden öptüğünüz kalabalık ve mutlulukla dolu bir bayram olsun. Bugün bayram olmasından dolayı ben de sizin vaktinizi çok almak istemiyorum ve bugüne ait sadece kısa bir yazı hazırlmakla yetindim.
Lafı fazla uzatmadan geçelim direkt koumuza...
Bugünkü konumuz; geçen ayın sonlarında Ejder Kanadı adlı kitabı okurken yarısına kadar olan alıntılarımı paylaştığım Part 1'in, Part 2'si...
Kitabı bitirdiğimize göre artık geriye kalan alıntıları da sizle payaşabilirim. O zaman başlayalım mı, dostlar?




Alıntı Defterim

  •  
  •  
  •  
  • ...soğuk, sevgisiz bir çocukluk; yaşamın bütün güzel hediyelerini açmış ve hepsinin pislik dolu olduğunu keşfetmiş bir çocuk.



  • "Ama bilinçsiz olarak ne kadar çok zarar verdik? Hep iyilik yapmayı kstederek. Tanrı olmadan, ama tanrıların gücüyle. Ama bilgelik olmadan."



  • "'Neden' tehlikeli bir şeydir," dedi Haplo. "Eski, rahat alışkanlıklara meydan okur; insanların düşünmeden, her ne yapıyorlarsa yapmaları yerine, yaptıkları hakkında düşünmelerine sebep olur. Halkının bundan ürkmesine şaşırmamak lazım."



  • "Benim fikrime göre asıl tehlike 'neden' diye sormakta değil, yegane yanıtı bulduğuna inanmakta," dedi Alfred, kendi kendine konuşurcasına.
  •  
  •  
  •  
  • "Sen kötüysen," dedi genç kız, ellerini koluna sararak, "planlarını dinlemeyi reddederek ve her seferinde dehanı köstekleyerek, bu dünyadır seni kötü yapan. Ben senin yanında yürürken, sana gün ışığını getireceğim."
  • İridal kendi kendisinin gardiyanıydı, utancıyla bağlanmış, korkusuyla esir edilmişti.



  • Ve önemseyiş, görünmez bir hapishanedir.



  • "Savaştan, insanların acı çekip öldüğünü görmekten ve bunların hepsinin sebebinin hırs ve nefret olduğunu görmekten tiksindik ve dünyayı terk ettik..."



  • "Tanrı olduklarına inandılar. İyi olanı yapmaya çalıştılar. Ama bir şekilde her şey kötüye gitti."



  • Zaten üstümüze çöken trajedinin sebebi, kendi haline bırakılması gerekeni kontrol etmeye çalışmamızdı.



  • Bu hücre yaşamından çok da farklı değil - soğuk, kasvetli, boş bir zindan. Duvarlarını kendim yaptım - paradan duvarlar. Kendimi içeri kapatıp kapıyı kilitledim. Kendi kendimin gardiyanı, muhafızıydım. Ve işe yaradı. Hiçbir şey bana dokunamadı. Acı, tutku, merhamet, pişmanlık - duvarları aşamadılar. Hatta para için bir çocuğu öldürmeyi bile düşündüm.

  • Ve sonra çocuk anahtarı ele geçirdi.



  • Ve önemseyiş, görünmez bir hapishanedir.

  • Belki de değildir. Belki de özgürlüktür bu.



  • Ben kötülük yaptım. Ama bana öyle geliyor ki, İridal, hiçbir şey yapmamakta da aynı derecede kötülük var.



  • Geg ne söylemesi gerektiğini biliyor, diye düşündü Haplo. Ama bir türlü bunu kabullenemiyor.



  • İçinde süren daimi savaşla, kendisini ve başkalarını tehlikeye karşı korumak için muhteşem güçlerini kullanma iç güdüsü ve böyle yaparsa yarı-tanrı olarak görülme tehlikesi arasındaki mücadeleyle başedemiyordu.



  • Onları öldüren ümitsizlikti. Şimdi hissettiği ümitsizlik gibi; büyük, boğucu bir hüzün. Tanrı olduklarını düşünmüş, tanrı gibi davranmışlardı ve gerçek tanrıları dinlemeyi bırakmışlardı. Sartanların düşüncesine göre, işler yolunda gitmemeye başladığında, dünya için en iyisinin ne olduğuna karar verme hakkını kendilerinde görmüşler ve buna göre davranmışlardı. Ama sonra başka bir şey aksamış ve müdahale edip düzeltmek zorunda kalmışlardı ve bir şeyleri düzelttikleri her seferinde, başka bir şeyin aksamasına sebep olmuşlardı. Kısa sürede bu görev başedemeyecekleri kadar fazla olmuştu; yalnızca bir kaç kişiydiler. Ve sonunda fark ettiler ki, kendi haline bırakmaları gereken bir şeyle uğraşmışlardı. Ama artık çok geçti.




'Ejder Kanadı' Alıntılar


MUTLULUKLA DOLU BİR BİTİŞ YAZISI


Ve yazımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Biliyoruz ki hepimiz, her şeyin bir sonu vardır. Ama şunu da biliyoruz ki, her sonun bir de başlangıcı vardır. Bu yazının sonu ama bir başka yazının da cuma günü bir başlangıcı olacak. Neyse ben buraya edebiyat kasmak için gelmedim; eğlenmek ve sizi de eğlendirmek için geldim. Çünkü bu hayattan sadece ben zevk alıyorsam o zaman bu hayatın pek anlamı kalmıyor. Ben hayattan aldığım zevkleri başklarıyla paylaşabiliyorsam işte o zaman gerçek mutluluğa ulaşıyorum ve sizle daha da çok mutlu oluyorum. Bu kadar mutlulukla dolu olduğuma göre de artık yazımı bitireyim ve siz de daha da çok mutlu olun, hayatınız ve ömrünüz mutluluklarla dolu olsun.
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

3 Haziran 2019 Pazartesi

HEM KİTAP OKUYUP HEM FİLM NASIL İZLENİR? CEVAP BU YAZIDA!

TATİL Mİ, YOKSA DEĞİL Mİ?

Merhabalar Canlar...
Nasılsınız bakalım? Tahminen iyisinizdir. Sonuçta yarın Ramazan Bayramı ve insanın içi, nasıl desem? Biraz kıpır kıpır oluyor, istemsizce değil mi? Sizin bayram planlarınız neler? Tatile mi çıkacaksınız yoksa tatil mi size gelecek? 😄😄 Beni hiç sormayın. Ben tüm tatil boyunca evimde olacağım ve malum tatil yöresinde yaşayınca da tatil hep yanı başınızda oluyor. Bu da demek oluyor ki, buraları boşlamayacağım. Güzel haber ha? Bu arada hepinizin bayramını kutluyor ve hepinize kucak dolusu sevgiler gönderiyorum.
Bugüne dönersek eğer, sizinle paylaşacağım konu hakkında çok düşündüm ve daha önceki yazılarımdan biraz farklı bir şey yapmaya karar verdim. Aslında şöyle bir bakarsak çok da farklı değil ya, neyse...

ÇİZGİ ROMAN İNCELEMESİ

Bugün sizinle, geçenlerde yaptığım ve elime cumartesi günü ulaşan çizgi roman alışverişinden okumak için seçtiğim bir çizgi roman incelemesiyle geldim. Zaten bu alışverişle ilgili bir yazım yine blog da var. O yazıyı merak ediyorsanız eğer, bu cümlenin sonuna koyacağım emojiden o yazıya ulaşabilirsiniz. 👍 
Biliyorum bugünkü konumuz aslında çok da farklı bir konu değil ama daha önce beraber hiç çizgi roman incelemedik ve bence birlikte bunu da yapmalıyız diye düşündüm. Aranızda çizgi roman okumayanlarınız varsa, bence bir yerden başlasınlar. Çünkü bunlardan alacağınız keyif resmen ikiyle çarpılıyor. Çünkü çizgi roman okurken hem kitap okumuş oluyorsunuz hem de film izlemiş gibi oluyorsunuz. Çizgi romanlarda çizimler o kadar canlı oluyor ki, adeta bir film gibi hafızanızda kendine yer ediniyorlar ve bunun yanında çizgi romanlarda kurulan cümlelerde size edebi bir haz veriyor. O yüzden hem film izlemeyi seviyor hem de kitap okumayı seviyor ve ikisini bir arada yapmak istiyorsanız, alın size çözüm; çizgi roman okuyun. Ama bu konuda hala bir karara varmış değilseniz, bu yazıyı okuyarak da, bu konuda bir fikir sahibi olabilirsiniz. Ama baştan söyleyeyim, çizgi roman incelemesi yapacağımız için bu yazıda spoiler olabilir. O yüzden tanıtacağım çizgi romanın kitabını okumayanlar varsa spoiler yememek için bu yazıyı okumayabilirler de, yani karar tamamen size ait.
Ben önceden spoiler uyarısını yaptım ve artık inceleyeceğimiz çizgi romanımızın adını paylaşmaya geldi sıra. İnceleyeceğimiz çizgi romanımız bir klasik eser olan; Define Adası...

DEFİNE ADASI

Define Adası, geçenlerde yaptığım alışverişte Kitapyurdu'ndan aldığım uygun fiyatlı çizgi romanlardan bir tanesi. Çizgi romanın yayınevi, Arunas Yayıncılık ve çizgi romanlarda iyi olduklarını bir kez daha gördüm, bu kitapla.
Define Adası Çizgi Romanı

Robert Louis Stevenson
Define Adası, bir klasik eser ve yazarı Robert Louis Stevenson'dır. Ben yazarın daha önce Doktor Jekyll ve Bay Hyde'nin, NTV Yayınları'ndan çıkan çizgi romanını da alıp okumuştum. O çizgi roman ise, karakalemdi ve hikayenin gotik evrenine tam uymuştu. Define Adası'nı ise daha önce hiç okumadım ve bu eserle ilk defa bu çizgi romanla karşılaştım beğendim de... Ayrıca Arunas Yayıncılık'tan çıkan Bir Noel Şarkısı'nı daha önce okumuştum ve onu beğendiğim için bu yayıncılıktan çıkan diğer klasik eserlerin çizgi romanlarını da almaya karar vermiştim. İyi ki de karar vermişim. Çünkü hem gerçekten memnun kalıyorum hem de fiyatları gerçekten uygun oluyor. Neyse böyle ufak tefek bilgilerde verdiysek, geçelim çizgi romanımızın incelemesine...
Yanda gördüğünüz sayfa çizgi romanın ilk sayfası ve bu sayfa da size orjinal eserin yazarını tanıtıyor. Yazarla ilgili bilgilere bu sayfadan ulaşabiliyorsunuz ve gayet tatmin edici bir bilgi var içerisinde.
Karakter Künyesi
Daha sonraki sayfa da ise, sizi elinizde bulunan çizgi romandaki kahramanlarla ilgili bir künye karşılıyor. Bu kişiler kitap içerisinde geçen önemli ve kritik karakterler. Karakterlerin tanıtımı daha çok çizim olarak verilmiş. Yani bu künye, çizgi romanda gördüğünüz o karakterleri hemen tanımaznız amacıyla oluşturulmuş. Yandaki fotoğrafta siz de bu künyeyi inceleyebilirsiniz. Ayrıca çizgi romanın ilk çizimlerine de buradan bir göz atabilirsiniz. Ben çizgi romandaki çoğu çizimi beğendim. Yani vasat bir çizgi roman değildi, bana kalırsa... Özellikle deniz ve güneşin olduğu çizimleri ayrı bir beğendim. Bunun yanında karanlıkta olan çizimleri de sevdim.
Bu iki sayfadan sonra devam edersek, hikaye artık başlıyor ve biz çizgi romanın ilk sayfasıyla baş başa kalıyoruz.
İlk sayfada bir tane korsanın, bir hana doğru yol aldığını görüyoruz ve böylelikle sonu nereye varacak bilinmeyen bir macera başlamış oluyor. Ben bu ilk sayfadaki manzara çizimlerini çok beğendim. Deniz çok canlı duruken, han da çok modern duruyor ve arkadaki hafif puslu olarak görünen dağlar da manzaraya ayrı bir güzellik sunmuş. Hana doğru giden korsanımızla ilgili bir şeyler diyemiyorum. Çünkü ne yazık ki, korsanımız bize arkasını dönmüş ama ilerleyen sayfalarda onu yakından göreceğiz.
Hatta bundan sonra paylaşacağım sayfada bizzat korsanımızı iyi gördüğümüz bir çizim var. Bu arada söylemeliyim ki, burada çizgi romanın her sayfasını paylaşmayacağım. Sadece hoşuma giden sayfaları sizinle paylaşacağım. O yüzden gelelim bir dahaki sayfamıza...
Bu saydadaki dürbün çizimine bayıdım canlar. Bakar mısınız? O yakını ne güzel göstermişler. Tıpkı korsanın dürbünden bakarak uzaktaları izlemesi gibi biz de onunla beraber uzakları izleyebiliyoruz. İşte bu çizim sizi çizgi romanın içine çeken çizimlerden. Bu arada hikayemizde ilerliyor. Bir önceki sayfada hana gelen korsan, sürekli onu ziyarete gelmesini beklediği bir kişiyi gözlüyor ve bu zaman boyunca da hana olan borcu birikiyor. Han sahibi de artık bu durumdan rahatsız olmaya başlıyor. Hikayemizin ana karakteri de işte bu han sahibinin biricik oğlu, Jim Hawkins...
Ve sonraki sayfamızda bir korsan daha hana geliyor ve daha önce hana gelmiş olan korsanı soruyor. Ben bu sayfada bulunan, her iki korsanın çizimini çok sevdim. Korsanların o karanlık havaları çok iyi yansıtılmış ve olaya sonradan dahil olan bu yeni korsan ise, ilk korsanımızın eski bir arkadaşı ama iyi bir arkadaş değil. Çünkü bereber oturup iki kelam laf ettikten sonra klıçlarını çekiyorlar ve dövüşmeye başlıyorlar. Dövüşün sonunda, iki korsanda yaralanıyor ve hana sonradan gelen korsan ise bu dövüşün sonunda kaçıyor.
Hikayemize bu korsan dahil olmadan önce de hanın sahibi yani ana karakterimiz Jim'in babası hastalanmıştı ve onu muayene etmek için doktor çağırmışlardı. Bu doktor ilk korsanımızın kaba saba tavırlarından nefret etmiş ve ona gözdağı vermişti. Fakat şimdi handa kalan korsan yaralanınca doktor onun durumuna bakmak için hana tekrar geldi ve bu sıralarda Jim'in hasta olan babası da vefat etti. Artık hanın bütün yükü annesinin ve Jim'in omuzlarındaydı. Jim hanın bakımıyla uğraşırken bir ara hana kör bir adam geldi ve korsanı sordu. Jim adamı korsanın odasına götürdü ve adam korsana ölüm fermanı olan bir not uzattı. Korsan bu notu alır almaz kalp krizi geçirdi ve o dakika öldü. Anne ve oğul korsanın eşyalarını karıştırarak hana olan borcu kadar parasını almak istediler.
Ama tam bu sırada sabah hana gelen kör adam tekrar geldi ve hana girmeye çalıştı. Sağ yanda o sayfayı paylaştım sizinle ve bütün çizgi roman boyunca gerildiğim sayfa bu oldu. Resmen bu sayfada tüylerim diken diken olmuştu. Ayrıca bu sayfada da kör adamın çizimi bence çok güzel olmuş. Bu çizimden de ufacık bahsettiysem, hikayemize kaldığımız yerden devam edelim...

Kör adamın seslerini duyan anne ve oğul hemen handan ayrıldılar. Ama Jim yanına korsanın eşyaları arasında bulduğu küçük bir paketi de almıştı. Handan yeterince uzaklaşınca Jim annesini orada bırakıp handa neler olduğuna bakmak için geri döndü ve kör adamı orada buldu. Bu sırada hanın tehlike altında olduğunu öğrenen belediye başkanı ve ekipleri hana gelmişlerdi ve kör adam belediye başkanının atının altında can verdi. Daha sonra belediye başkanı Jim'i Derebeyi Trelawney'in evine götürdü ve orada hana gelen doktor da vardı. Çocuk bu adamlara korsanın eşyaları arasında bulduğu paketi verdi.


Paketin içinden, ölen korsanın sakladığı bir definenin haritası çıktı. Yukarıda solda görülen harita, işte bu bahsi geçen define haritası... Haritanın çizimi çok güzel olmuş. Cidden bir define haritası olsa tıpkı bu şekilde olurdu. En azıından benim hayalgücümde böyle olurdu.
İşte bu haritanın arka tarafında da definenin gömülü olduğu yeri tarif eden bir dizi talimatlar yazılmıştı. Yani bu yazıda definenin gerçek olduğunu kanıtlayan son kanıt oldu ve şimdi bu üç kişi, ellerindeki haritanın gösterdiği bu defineyi aramaya karar verdiler ve hemen bunun için hazırlıklara giriştiler.
Kaptan, tayfa ve geminin yanı sıra erzaklar, silahlar vb... Yanlarına almaları gereken her şeyi almadan yola koyulmadılar.



Demir alma günü geldiğinde çok güzel bir hava onlara eşlik etmeye çoktan hazırdı. Yukarıda gördüğünüz sayfada yine deniz ve liman çizimlerine bayıldım. Renklerin birbirine uyumları olsun, denizin rengi olsun, bu sayfa çok hoşuma gitti. Bundan hariç hoşuma giden diğer bir sayfa da Define Adası'nın çizimi olan sayfaydı. Onu da aşağıya koyuyorum.


Yine bu sayfada da deniz çizimini ayrı bir sevdim ama bunun yanında sağ sayfanın altındaki iskelet çizimini ayrıca beğendim. Bir adanın uğursuzluğu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi ama bu ada gerçekten uğursuz muydu?
Hikayemizde kahramanlarımız bu Define Adası'na doğru yelken açtılar ve en son fotoğrafta da görüldüğü üzere adaya ulaştılar. Ama sonra acaba neler oldu? Bunu size burada anlatmamayı tercih ediyor, çizgi romanı anlatmayı burada kesiyorum. Ama kitabın son sayfalarında yayınevinin hikayeden bağımsız olarak paylaştığı üç sayfa var. Bunları da sizle paylaşıp bugüne ait yazımızın sonuna geleceğim.


Yukaridaki sayfa yayınevinin kendi yayın politikasıyla ilgili ufak bir bilgilendirme için çizgi romanın sonuna koyulmuş. Bu sayfadan sonra da çizgi roman da iki sayfa daha mevcut. Bu sayfalarda da o çizgi romanın konusuyla alakalı ufak bilgiler verilmiş. Daha önce ben Arunas Yayıncılık'tan Bir Noel Şarkısı'nın da çizgi romanını okumuştum ve onda da yine bu bölümler o edebi esere uygun olarak vardı.














Ve böylelikle de bugünlük yazımızın sonuna ulaştık canlar... Ayrıca kusuruma bakmayın, elimde olmayan sebeplerden dolayı bugüne ait yayınım biraz geç saatte geldi. Ama geldi yani, sonuç itibariyle. 😀
O yüzden bitiş bölümünü fazla uzatmıyorum, iyi akşamlar, iyi eğlenceler dostlar...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

2 Haziran 2019 Pazar

24 MAYIS CUMA TARİHİ TELAFİ GÜNÜ... SÖZÜMDE DURDUM...

TELAFİ GÜNÜ KONU BAŞLIĞI SIKINTISI

Merhaba Canlarım...
Nasılsınız? Ben iyiyim. Çünkü size verdiğim sözü tutuyor ve daha önce ayarladığım yazı gününde bir paylaşım yapamadığım için telafi yazısı günü yapıyorum. Umarım bu günü gelenekleştirmem. Yoksa sürekli telafi yazıları olur ve benim blog planları yine düzenden kopup bağımsızlıklarını ilan ederler. Bunu istemem.
Aslında bugün telafi günü yapmama rağmen sizinle ne paylaşacağıma karar vermedim, henüz. Daha önce ayarladığım konu başlıklarını da ileriki tarihlere erteledim ve o yüzden şimdi sizinle sıfırdan bir konu bulmamız gerekiyor.  Neyse ki çok düşünmeye gerek yok, çünkü ay sonu geldi ve ben her ay sonunda o ay içinde okunan kitap listemi instagram üzerinden paylaşırdım. Şimdi de bu listeyi burada sizlerle paylaşacağım ve bu sefer hakkında konuşmadığımız kitaplarla da ilgili konuşabiliriz.

MAYIS AYI İÇİNDE OKUDUĞUM KİTAPLARIN LİSTESİ

Aslında bu ay az kitap okumuşum ve bunlar arasından da en çok klasik eserlere öncelik tanımışım. Bu ay toplamda altı adet kitap okumuş bulunuyorum ve bunlardan dördü klasik ve modern klasik eserler. Diğer ikisinden biri bilimkurgu tabanlı ve bir diğeriyse de fantastik bir eser.
O zaman bu ay okunan ilk kitabımızla başlayalım listemize...


Genç Werther'in Acıları

1. GENÇ WERTHER'İN ACILARI - GOETHE 

Bu kitap hakkında bir şeyler söylemeye gerek var mı ki? Kitap zaten yazıldığı günden, bugüne kadar kendini yeterince tanıtmış ve kaç yüzyıllar aşmış bir eser. Ama ben klasik eserleri de okumayı sevmeme rağmen, bu kitabı okurken bir parça sıkıldım. Neden? Bilinmez. Belki kurgunun içine tam giremedim, belki olayları tam anlayamadım ve belki de kitaba adapte olmakta sorun yaşadım. Belki de hepsi... Ama sonuç itibariyle ben bu kitabı okumaktan keyif alamadım açıkçası ve okurken gerçekten sıkıldım. Hatta bir ara yarım bıraktım ama sonra bunu kendime yediremedim ve kitaba devam edip kitabı bitirdim. Ama yine de bu kitaba daha ilerleyen yaşlarımda bir fırsat daha vereceğim. Çünkü kitap okurken zaman içinde öğrendiğim bir şey varsa o da; klasik eserlerin yaş olgunlaştıkça daha iyi anlaşıldığıdır. O yüzden bu kitaba da bir iki yıl tanımaya karar verdim.



2. YAKICI SIR - STEFAN ZWEİG

Yakıcı Sır
Yine bir Zweig kitabı bu ay okudum. Aslında bu ay iki tane Zweig okudum ve onu da bir diğer maddede
göreceksiniz zaten. Ayrıca elimde olan Zweig kitaplarını aylara bölüp hepsini okumaya çalışıyorum ve bu aydan sonra elimde okunmayan Zweig kitabı bir tane kalmış olmalı, yanılmıyorsam o da; Gömülü Şamdan olsa gerek. Bu ay ise okuduğum ilk Zweig kitabı, Yakıcı Sır ve daha önce okuduğum Zweig kitaplarından biraz farklı geldi bana. Farkı ise bu kitapta biraz daha hareketlilik olması ve kişilerin iç dünyasının yanında dış dünyayla da ilgilenmesi olabilir. Yani bu kitap çok da durgun değildi ve bu hava kitaba güzel oturmuştu. Sanırım Zweig'in en beğendiğim kitaplarından oldu kendisi. Kitaptaki esas olay, on iki yaşındaki bir çocuk ve çocuğun annesiyle ufak bir flört yaşamak isteyen bir Baron'un bu çocuğu kullanması üzerine kurulmuş. Çocuk tam olarak Baron ve annesi arasında ne geçtiğini anlamasa da annesi ve Baron'u bir arada görmeye dayanamıyor ve onları kıskanmaya başlıyor. Olaylar bu şekilde gelişmeye başladı ve sonu bana göre biraz garip ve biraz sarsıcıydı. Aşağıya son sayfalardan bir alıntı bırakıyorum ve sonra bir diğer Zweig romanı olan, Satranç'a geçiyorum.

Çocuk, onu fayda getirmeyecek bir maceradan kurtardığı için annesinin de kendisine ne kadar minnet duyduğunu bilmiyordu.

 

 

 

3. SATRANÇ - STEFAN ZWEİG

Satranç
Geldik bu ay okunan diğer bir Zweig kitabına... Satranç kesinlikle kurgusu olsun, anlatımı olsun, olayların bağlamı olsun yani kısaca her şekilde okuduğum en iyi Zweig eseriydi. Bir kere kitabın kurgusuna bayıldım. Olaylar nereden, nereye bağlandı, bir görseniz! Zaten kitap kendini acayip bir merakla okutuyor. Tamam, kitap yine durgun ve kahramanın iç dünyası yine ön plandaydı ama bu yine de merakla sayfaları çevirmenize engel olmuyor, en azından ben de olmadı. Ah, "Bu kitabı nasıl anlatacağım?" noktasında hep takılıyorum. Çünkü bu kitabı anlatmak benim için gerçekten zor. Tekrar ediyorum, o kadar iyi bir kurgusu var ki, ben anlatamıyorum. O yüzden, kesinlikle okumanız gereken eserlerden ve eser kesinlikle sizi ve beyninizi psikolojik olarak sınıyor. Siz direkt alın okuyun bence. Zaten fiyatı da her bütçeye uygun bir kitap. Zaten İş Bankası Kültür Yayınları genelde uygun fiyatlarla satıyor kitapları, çok uçuk fiyatları yoktur yani. O yüzden bu kitabı almak için sepetinize atıverin.



4. MUHTEŞEM GATSBY - F. SCOTT FİTZGERALD

Muhteşem Gatsby
Listeyi yarıladık be canlar ama bu ay okuduğum klasik eserler daha bitmedi. Yine de şimdi bu ay okuduğum son klasik esere geldik, rahatlayabilirsiniz. Artık Muhteşem Gatsby ile ilgili de biraz konuştuktan sonra klasiklerden bir parça uzaklaşabileceğiz. O zaman hemen geçelim mi, Muhteşem Gatsby'e? Bu kitap başından sonuna bana şok üstüne şok yaşattı. Kitabın içindeki her olay, hiç beklemediğim şekillerde gerçekleşti ve hiç beklemediğim şekillerde son buldu. Kitabın sonu harbi vurucuydu ama böyle bir kitap içinde başka bir son yazılmazdı. Yani bu kitap harbi bitmesi gerektiği gibi bitti bence. Yazarın dilini aşırı beğendim ve benim Fitzgerald'dan okuduğum ilk kitaptı, Muhteşem Gatsby ve olay örgüsünden kurgusuna, görünenlerden öngörülmeyenlere kadar harika bir kitaptı. Okurken aşırı keyif aldığım klasik eserlerdendi. Bence okuyun ve Gatsby ile siz de tanışın. Gatsby gerçekten de Muhteşem...

GÜNCELLEME: Aslında yanlış yazmışım canlar, bu kitap benim Fitzgerald'tan okuduğum ilk kitap değilmiş. Daha önce aynı yazarın Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesini okumuştum ve o kitabını da çok beğenmiştim. O kitapta da yine çok hoş bir dil ve anlatımı vardı.



5. EREBOS - URSULA POZNANSKİ

Erebos
Bu kitap instagramdaki kitap kulübümüzle beraber her ay ortak bir kitap okuma etkinliğinin mayıs ayı kitabıydı ve harikaydı. Bilimkurgu tabanlı, bir bilgisayar oyunuyla ilgili bir kitaptı. Kurgusu gayet başarılı, dili son derece akıcı, her sayfası merak uyandırıcı ve sarsıcı bir son... Kitabın konusuna girmiyorum canlar. Çünkü daha önceki bir yazımda bu kitapla ilgili spoilerlı bir inceleme yaptım ve blogda paylaştım. Ayrıca o yazımda, nereden sonra spoilerlı bölüm var, onu da belittim. O yazıya cümlenin sonundaki emojiden ulaşabilirsiniz. 💞 Ayrıca bu kitapla ilgili istagrama da bir yorum girdim, yine o yoruma da bu cümlenin sonundaki emojiden okuyabilirsiniz. 👀 Son olarak söyleyeyim ki, bilimkurgu seviyorsanız kitabı kaçırmayın ve okuyun. Ayrıca kitabı okumak için bilgisayar oyunu sevip sevmemeniz bir önem teşkil etmiyor. Çünkü bizzat tecrübeyle sabit ve ben bilgisayar oyunlarından pek haz etmeyen biri olarak yine de kitabı bayıla bayıla okudum.



6. EJDERKANADI - MARGARET WEİS/TRACY HİCKMAN

Ejder Kanadı
Ejder Kanadı'yla beraber listemizin sonuna gelmiş bulunuyoruz artık. Ama ne son, ne son! Bu kitap bir efsane, efsane! Okuyun. Direkt okuyun yani. Ne söylersem söyleyeyim bu kitap hakkında, hep bir şeyler eksik kalacak. İlk olarak, bu kitabın Ölüm Kapısı Serisi'nin ilk kitabı olduğunu söylemekle işe başlayayım ve seri efsane... Şu ana kadar okuduğum, konusu en orjinal olan kitaplardan. Size gönül rahatlığıyla diyebiliyorum ki, böyle bir kitap daha önce okumadınız. Gerçekten orjinal, gerçekten farklı. Ağzınınzda değişik bir tat bırakacak bir fantastik seri arıyorsanız, bu seri işte tam sizlik. Yalnız tek bir sıkıntısı var o da kitapların basımı yok ve şu anda piyasalarda çok ender bulunuyor. Hatta direkt sahaflarda bulunuyor ve uçuk rakamlarla satılıyor. Ama diyebilirim ki, bu seriye değer canlar. Bulursanız, kaçırmayın. Alın, hemen alın ve okumaya başlayın. Benim gibi efsane bir maceraya çıkın. Seride geçen dört farklı dünyalara ziyaretlere gidin, oradaki kahramanlarla yan yana yürüyün. Onların dertleri derdiniz, sevinçleri sevinçleriniz olsun. Çünkü kitap bunu size sağlıyor. Kitabı okurken sanki oradaki kahramanların yanındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Yazarlar o kadar güzel tasvir etmişler ki her şeyi, adeta gözünüzle görüyorsunuz o dünyayı. Kitapla ilgili daha önce bloga bir yorum gibi bir yazı ve bir de alıntıların olduğu bir yazı koymuştum. Bu cümlenin sonuna koyacağım ilk emoji yoruma gidiyor, ikincisi de alıntıların olduğu yazıya gidiyor, bunları da okuyabilirsiniz. 💭 💬 Bunlardan hariç instagram hesabıma da ufak bir yorum girdim. Ona da yine cümlenin sonundaki emojiden gidebilirsiniz. 💝 Serinin konusunu anlatmadım, artık o da serinin diğer kitapları hakkında gireceğim yazılara kalsın.


VE AY BİTER...

Böylelikle bugün de mayıs ayında okuduğum bir birinden güzel ve efsane altı kitabımı sizle paylaşmış oldum. Artık kısmet hazirana... Haziranda okuyacaklarımda çoktan belli oldu zaten. Tabi ki, ilk olarak Ölüm Kapısı Serisi'ni bitirmem gerekiyor, daha okunacak altı kitabı var serinin ve bunun yanında kitap kulübümüzün haziran ayı için seçtiği Brandon Sanderson'ın Elantris adlı kitabı var. Kulübümüzün, katılmak isteyen herkese kapısı açıktır dostlar. Bunun için sadece instagramdan @burcununkitaplari adlı hesabı takip etmeniz ve aylık listeyi istemeniz yeterli olur. Tabi isterseniz ben de buradan yardımcı olurum ve aramıza yeni katılan her kişi bizi çok sevindirir ve aşırı mutlu eder. Unutmayın burada sıcacık karşılanırsınız. Bu ufak hatırlatmaları ve bilgileri verdikten sonra. Artık ben kaçıyorum. Yarın (umarım) görüşmek üzere diyelim o zaman...
Kendinize ve sevdiklerinize iyi bakın canlar, seviliyorsunuz...
😘😘😘

31 Mayıs 2019 Cuma

MAYIS AYININ SON GÜNÜ İÇİN GÜZEL BİR FİNAL

BATTI BALIK YAN GİDER, O ZAMAN KIYIDAN YAN YAN DEVAM...

Selamlar Canlar...
Yine bir cuma günü ve yine ben... Ama ayrıca üstüne üstlük bugün bir de aysonu... Bugünün konusunu çooook ama çok önce belirlemiştim. Bugünün konusu bu ayın son kitap alışverişi ve evet sözümü hala daha tutamıyorum. Ne sözü diyenler için daha önceki yazımın bağlantısını cümle sonundaki emojiye ekliyorum. O emojiye giderek o yazıyı okuyabilir ve ne sözü olduğunu öğrenebilirsiniz. 💬
Bu ay aslında başka bir kitap alışverişi yapmayı düşünmüyordum. Bir kaç siteden yine sepet hazırlamıştım kendime ama onları bir dahaki ay alacaktım ya da daha doğrusu basıma giren, bir an önce çıkmasını beklediğim bir kitap var, o çıkar çıkmaz yapacaktım kitap alışverişini. Ama planladığım gibi gelişmedi her şey.
İlk olarak Kitapyurdu'nda bu ay içinde alışveriş yaparsam bana bir daha ki ay ekstra indirim yapıyordu ve ben o indirimi kaçırmak istemedim. Yani aslında bu ay oradan alışveriş yaparsam, bir daha ki ay platin üye olma şansım vardı ve hazır sitede sepetimde varken, ben de bu şansı kaçırmak istemedim açıkçası. Diğer bir sepetimde Okuoku sitesinde beni bekliyor. O sepette kitap kulübümüzün kitaplarını, Sabahhattin Ali'nin kitaplarından bir kaç tanesini ekledim ve en sonda da basılmasını beklediğim kitabım çıkar çıkmaz onu da ekleyip o zaman o alışverişi de gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bunlardan hariç daha bir çok sepetim var. Mesela Kidega'da çizgi romanlar var, BKM Kitap'ta Yerdeniz Serisi var, Amazon'da Agatha Christie'ler var ve Arkadaş'ta da Taht Oyunları'nın kalan çizgi romanları var. Yani kısaca ben yine batışlardayım...


KİTAPYURDU VE ALINANLAR

Böyle kısa bir özetten sonra gelelim bu ay yaptığım son kitap alışverişi olan Kitapyurdu'ndan aldıklarıma... Kitapyurdu alışverişim çizgi romanlar üzerineydi. Bu aralar elimde okunacak hiç çizgi romanım kalmadığı için aklım oralarda kalmıştı. Malum biliyorsunuzdur genelde çizgi romanlar normal kitaplardan daha pahalı satılıyor. Özellikle Marvel ve DC'ler... Ama ben bunları almak konusuna, pahalı oldukları için ara verdim. Ama çizgi romansız da yapamadığım için NTV Yayınları'nın bastığı genelde klasikler olan çizgi romanlardan oluşan bir alışveriş yaptım. Kitaplar henüz elime ulaşmadı ve nedense bu sefer Kitapyurdu bu işi biraz ağırdan alıyor. Sanırım ya bayramdan dolayı yoğunlar ya da bilerek ağırdan alıyorlar ki, bu işler bayramdan sonraya kalsın. Artık hangisi pek bilemiyorum.
Kitaplar elime ulaşmamış olsa da sizinle yine de burada neler aldığıma beraberce bakacağız. Fotoğraflar artık bu sefer kendi çektiklerim olmayacak maalesef ama ne yapalım? Elden gelen bu...
Başlayalım o halde...

Don Kişot Cilt 1
Don Kişot Cilt 2

1. DON KİŞOT

İlk olarak NTV Yayınları'ndan aldığım çizgi romanlarla başlıyorum ve bu çizgi romanlar için nihayet diyorum. Çünkü bu alışverişte Don Kişot'un 1 ve 2. cildini bir arada buldum. Daha önce hep kontrol ettiğimde ikisini de bir arada bulamıyordum. Ama sonunda buldum ve kaptım. Bu iki çizgi roman bana toplamda 23,70 TL'ye geldi ve diğer çizgi romanlara baktığınızda bu fiyata ancak tek çizgi roman alabiliyorsunuz.






Usta İle Margarita

2. USTA İLE MARGARİTA

Bu çizgi romanda bir klasik eserden uyarlanma ve yine NTV Yayınları'na ait ama benim bu roman hakkında en ufak bir fikrim yok. Önüme çokça denk geldi ama hiç bir zaman konusunu okumadım ve ben konuyu bilmeden çizgi romanı aldım. Yani bana sürpriz olacak bu çizgi roman... Ayrıca kitabı okumadan çizgi romanları genelde okumam ama bunu okumak istiyorum. Çünkü kitaplarını gördüm oldukça kalındı ve ben artık çok fazla sayfalı kitapları okuyamıyorum. Neyse çizgi roman bir gelsin de bakarız artık. Bu arada çizgi romanı da 5,49 TL'ye aldım.




  

Bitmeyen Gece - Roger Ackyord'un Katili

3. BİTMEYEN GECE - ROGER ACKYORD'UN KATİLİ

Yine bir NTV Yayınları kitabı ama bu sefer Agatha Christie'nin kitaplarının çizgi roman uyarlaması... Daha Briç Masasında Cinayet - Ölüm Çığlığı'nı almıştım. Bu çizgi romanlarda, Agatha'nın iki romanını birleştirip tek cilt olarak basıyor NTV Yayınları ve ben de daha önce Agatha'nın bu iki kitabını okudum diye bu cildi almıştım. Ama önce ben bu uyarlamalardan Ölüm Çığlığı'nı çizgi romana çok iyi uyarlayamadıklarını gördüm ve diğer çizgi romanları almak istememiştim. Ama bu çizgi romanların fiyatı iyi ve ben yine de okurken keyif alıyordum. O yüzden diğerlerine de bir şans vermek istedim. Fakat biraz geç kalmışım çünkü bir kaç cildin baskısı bitmiş bile. O yüzden ben de baskısı olanları aldım ve okudum, okumadım kısmına bile bakmadım. Zaten o kitapları da illa ki okurum. Alamasam bile o kitapları pdf olarak okuma şansım var sonuçta değil mi? Yeni aldığım bu ciltten ise Roger Ackyord'un Katili'ni daha önce okudum ama Bitmeyen Gece'yi okumadım. O yüzden bu cilt elime gelir gelmez önce içindeki sadece bir hikaye okunacak gibi duruyor. Bu çizgi romanın fiyatı da 7,98 TL olarak görünüyor Kitapyurdu'nda...


Nil'de Ölüm - Malikanedeki Esrar



4. NİL'DE ÖLÜM - MALİKANEDEKİ ESRAR

Aha! İşte bu iki kitabı da okumadım. Sanırım bir an önce okumalıyım. Ya da dayanamayıp ilk önce çizgi romanları mı okusam? Çünkü gerçekten dayanamayabilirim. Söylemedim canlar ama bu da yine NTV Yayınları'ndan çıkma bir çizgi roman ve yine fiyatı 7,98 TL...






Zaman Makinesi


5. ZAMAN MAKİNESİ

Biliyorsunuz yine bu da bir klasik eser ve yazarı H.G. Wells... Ben bu kitabı İş Bankasının Modern Klasikler Dizisi'nden aldım ve henüz okumadım. Ama çizgi romandan önce okuyacağım ve bu ve bendan sonraki iki çizgi romanın yayınevi de Arunas Yayıncılık. Daha önce Arunas Yayıncılık'tan bu klasik çizgi romanlardan Bir Noel Şarkısı'nı almıştım, Charles Dickens'ın ve çizimlerini çok beğenmiştim ve uyarlama da güzeldi. Ayrıca fiyatları da uygundu ve ben de diğer çizgi romanları da almak istedim. Bu çizgi romanın fiyatı ise,5,81 TL...




Define Adası

6. DEFİNE ADASI

Arunas Yayıncılık'ın çizgi romanlarından devam edelim ve aldığım bir diğer çizgi roman olan Define Adası, yine okumadığım ama okuyacağım bir klasik eser. Aslında bu kitabı okuduktan sonra ardandan bu kitapla bir bağlantısı olan Sineklerin Tanrısı'nı da okuyacağım ve şimdi bu minik listeye bu çizgi romanı da eklemiş oldum. Çizgi romanın fiyatı yine, 5,81 TL...
GÜNCELLEME: Kitapları karıştırmışım arkadaşlar, özür diliyorum. Sineklerin Tanrısı ile bağlantılı olan kitap Define Adası değil, Mercan Adası'ymış ve onun yazarı da, R.M. Ballantyne'miş. Ben zaten bu iki kitabı hep adları dolayısıyla zaten karıştırırdım, yine öyle oldu. Netice itibariyle, bu aldığım çizgi romanı hiç bir engele takılmadan okuyabilirim ve seversem ileri de kitabını da alıp okurum.

Moby Dick


 

 

7. MOBY DİCK

Bu kitapta yine bir klasik eser ve konusunun sadece balinayla ilgili olduğunu biliyorum, o kadar. Ama bu çizgi romanı kitabı okuyamazsam diye aldım. Çünkü elimde Moby Dick kitabı yok ve direkt ilk olarak çizgi romanını okuyacağım. Beli ondan sonra kitabını alabilirim. Bu çizgi romanın fiyatı 6,69 ve yine Arunas Yayıncılık'tan çıkan bir diğer çizgi romandıe, kendileri...




8. YAĞMUR ALTINDA ANILAR (BLEACH/CİLT 3)

Bleach Cilt 3: Yağmur Altında Anılar

Bu seferki, bir çizgi roman değil manga... Bleach'in hayranıyım arkadaşlar, animede sonlara doğru biraz bayatlasa da mangası bir efsane bana göre. Aslında ben daha önce internet üzerinden okuyup mangayı bitirdim ama alabildiğim kadar cildini de almak istediğim bir manga kendisi. İchigo'ya hayran olan sadece ben yokumdur heralde ya, sevmeyen yoktur heralde o karakteri. Neyse bir ara Bleach'le ilgili bir yazı hazırlayayım size ama şu an konumuz kısa olmalı. Bleach'in ilk iki cildi elimde vardı ve bu 3. cildi Kitapyurdu'nda 8,76 TL'ye görünce direkt sepete atmıştım. Çünkü diğer ciltler 11 TL ve üstü bir fiyatla satılıyordu. Zaten ben bu siparişi verdikten sonra bu cildin de fiyatı arttı ve 12,22 TL oldu. Mangaları genelde Gerekli Şeyler basıyor ve Bleach'in de serisinin basımı onlara ait.


9. İLK ÜÇ DAKİKA &  EVRENİN KÖKENİNE ÇAĞDAŞ BİR BAKIŞ

Bu alışverişte aldığım tek kitap ise, İlk Üç Dakika adlı bilimsel bir kitap ve yazarı Steven Weinberg... Bu kitabı daha önce okuduğum Cern ve Büyük Patlama adlı kitapta duydum ve orada bu kitabın büyük patlama esnasında ne olduğunu açıklayabildiğini yazıyordu. Bu kitabın, Büyük Patlama olduğunda ilk üç dakikada neler olduğunu anlattığı yazıyordu ve ben de bu konulara meraklı biri olarak almak istedim. Kitap Kırmızı Kedi Yayınları'ndan çıkmış ve ben bu kitabı 10,66 TL gibi bir fiyata satın aldım.

İlk Üç Dakika


 YARIN YENİ AYDA GÖRÜŞÜRÜZ

Evet, dostlar. Yaptığım bu ayın son alışverişinde toplam sekiz adet çizgi roman, bir tane manga ve bir tane de kitap aldım. Kısmet artık diğer aylara diyorum. Diğer aylara kısmet mutlaka olacak çünkü alınacak sepetler beni bekliyor. Demek ki, kendime engel olamıyormuşum. Ama bundan vazgeçmiş değilim henüz, kitap alışverişi konusunda kendime hakim olmak için yine uğraşacağım. Ne kadar başarılı olurum bilmiyorum ama çabalayacağım bu konuda...
Neyse artık canlar...
Kendinize ve sevdiklerinize çok iyi bakın, seviliyorsunuz...
😘😘😘

YAĞMURLU BİR GÜNDE YAPTIĞIM ŞEYLER